@article{article_1455503, title={BERTRANDON DE LA BROQUİÈRE’İN (VE İBN BİBİ’NİN) GEÇ ORTA ÇAĞ TÜRKİYE’SİNDE KONUŞULAN DİLLERE DAİR VERDİĞİ BİR BİLGİ ÜZERİNE}, journal={Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi}, pages={129–142}, year={2024}, DOI={10.53718/gttad.1455503}, author={Budak, Muhammed Ali}, keywords={Medieval, Turkey, Languages, Nations, Culture}, abstract={Bertrandon de La Broquière 1432 ve 1433 yılları arasında senyörü olan Burgonya Dükü III. Philippe le Bon (İyi Filip) tarafından gizli bir görevle Doğu’ya gönderilmiştir. Zira III. Philippe le Bon yeni bir Haçlı Seferi yapmayı tasarlamaktadır ve bunun için de istihbarata ihtiyacı vardır. Halihazırda böyle faaliyetlerde bulunmakta olan Bertrandon de La Broquière kendisine bu görev verildikten sonra, dışarıdan bakıldığında Doğu’daki kutsal toprakları ziyaret ederek hac yapma yani hacı olma gayesiyle 1432 yılının başlarında yola çıkar ve kara yoluyla İtalya’ya ulaşır. Bunun ardından Venedik’te hacı adaylarını Kutsal Topraklara götürecek iki gemiden birine biner ve Akdeniz üzerindeki yolculuğuna başlar. Girit, Rodos ve Kıbrıs adalarına da uğrayarak Yafa’da karaya çıkar ve Hıristiyanlar için kutsal sayılan, içinde Kudüs, Beytüllahim, Nasıra’nın da olduğu büyüklü küçüklü çeşitli yerleri ziyaret eder. Bu sırada ilki kısa, ikincisi ise dönüş yolu üzerinde olmak üzere Şam şehrine iki defa ziyarette bulunur. İkinci ziyaretinde Mekke’den dönmekte olan büyük bir hac kervanı görür. Bu kervanda yer alan daha küçük bir kervan Osmanlı ülkesindeki Bursa’ya gitmektedir. Bertrandon de La Broquière de bu kervanı idare eden ve adı Hoyarbarak olan kişiyle görüşür, ona yalan söyler ve Bursa’da bir kardeşi olduğunu, onunu yanına gitmek istediğini anlatır. Güvenlik içinde yolculuk yapmak arzusunda olduğunu bundan dolayı kervanına katılmak için izin istediğini söyler. Hoyarbarak da Bertrandon’a çeşitli dilleri bilip bilmediğini sorar ki bu diller Türkçe, Rumca, Arapça ya da İbranicedir. Bertrandon bu dillerin hiçbiri bilmemektedir. Buna rağmen Hoyarbarak onu kervanına kabul eder ve Şam’dan Bursa’ya kadar elli gün sürmesi planlanan yolculukta beraber ilerlerler. Hoyarbarak’ın Bertrandon’a bilip bilmediğini sorduğu diller ya içinde yolculuğun yapıldığı kervanda ya da kervanın ilerlediği güzergahta konuşulan diller olmalıdır. Şam’dan yola çıkmalarının ardından bir hafta bile geçmeden Türkiye topraklarına girmeleri, Şam ile Bursa arasında elli gün sürmesi düşünülen yolculuğun çok büyük bir kısmının Türkiye topraklarında geçtiğine ve bu dillerin XV. yüzyıl Türkiye’sinde bir dereceye kadar konuşulduğuna işaret etmektedir. Bertrandon’un verdiği bu bilgiye benzer başka bir bilgi, eserini XIII. yüzyılın sonlarında kaleme alan ibn Bibi’nin el-Evamirü’l-Alaiyye fi’l-umuri’l-Alaiyye’sinde geçmektedir. Türkiye Selçuklu Devleti için en önemli kaynaklardan biri olan ibn Bibi, eserinde Türkiye’de beş dilin konuşulduğunu söylemiş, daha sonra bu dillerden ikisini Arapça ve Farsça olarak tanımlamıştır. Bu konu üzerine çalışma yapan araştırmacılar, ibn Bibi’nin bahsettiği beş dilin hangileri olduğu üzerine çeşitli görüşler dile getirmiş olmakla beraber el-Evamirü’l-Alaiyye fi’l-umuri’l-Alaiyye’deki bu bilgiyi Türkiye’de yedi dilin konuşulduğu şeklinde eserine aktaran Yazıcızade’nin ifadesi dikkat çekicidir. Bu çalışmada Bertrandon tarafından yazılan Denizaşırı Seyahat’te, Türkiye topraklarında konuşulan diller, ibn Bibi’nin eserinde verdiği bilgiyle karşılaştırılmış ve Geç Ortaçağ Türkiye’sinde, Yazıcızade’de olduğu üzere, en az yedi farklı dilin konuşulduğu ihtimali üzerinde durulmuştur.}, number={PROF. DR. EŞREF BUHARALI ÖZEL SAYISI}, publisher={Özgür TÜRKER}