@article{article_1550707, title={Ḥarem-i Şerîf’te teʿaddüd-i cemâʿât: Uygulamanın Başlangıcı, Tarihi Gelişimi ve Konuyla İlgili Fıkhî Tartışmalar (Hicri 6-10’uncu yy.)}, journal={Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, volume={67}, pages={161–192}, year={2024}, DOI={10.15370/maruifd.1550707}, author={İnce, İrfan}, keywords={History of fiqh, Fatwa, Ḥârem-i Şerîf, Maqāms, Congregational prayer, Common prayer of different madhhabs, Ibn al-Jabbāb}, abstract={Bu çalışma Hicrî beşinci yüzyılın sonlarından 1344/1926 yılına dek sekiz buçuk yüzyılı aşkın bir süre kesintisiz bir şekilde yürürlükte kalmış olan Mescid-i Ḥaram’da farklı cemaatler halinde namaz kılma uygulamasını, uygulamanın ortaya çıkışı, tarihi gelişimi ve konuyla ilgili fıkhî tartışmalar çerçevesinde incelemektedir. Çalışmada tarihi süreç, fıkhî tartışmaları anlamaya yardımcı olacak bir çerçevede Osmanlı Hicaz hakimiyetinin ilk iki yüzyılını içine alacak şekilde 11./17. yüzyıl sonlarına kadar takip edilmiştir. Bu bağlamda uygulamanın varlığını gösteren en erken kayıtlar, benzer şekilde uygulamanın tarihi boyunca ortaya çıkan bazı değişiklikler kaynakların imkân verdiği ölçüde siyasi bağlamla ilişkilendirilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Konunun fıkhî boyutu iki başlıkta ele alınmıştır. Bu başlıklardan ilkinde önce uygulamayı eleştirenlerin çokça atıfta bulunduğu ve benzer bir uygulamanın daha önce ortaya çıkmasına engel olduğu düşünülebilecek vakit namazının cemaatle eda edildiği bir mescitte aynı namazın ikinci bir cemaatle kılınmasının hükmüyle ilgili tartışmalar ele alınmıştır. Ardından, uygulamanın ortaya çıkışının fıkhî zeminini hazırladığı düşünülebilecek, dönemin hâkim fıkıh öğretisinde farklı mezhepten bir imama tabi olarak namaz kılmanın hükmü konusundaki tartışmalar incelenmiştir. İkinci başlıkta ise doğrudan uygulamayla ilgili tartışma, konuyla ilgili ilk eleştiriyi kaleme alan İbnü’l-Cebbâb’a (ö. 555/1160) ait bir risale/fetvadan başlayarak, yedinci yüzyılın başlarında İskenderiye Mâlikî uleması tarafından kaleme alınan aksi istikametteki fetvalar, daha sonra Mekke Şâfiî kadısı İbn Ẓahîre’nin (ö. 907/1502) ve Mekke Mâlikî fakihlerinden Ruʿaynî’nin (ö. 945/1538) fetvaları ve nihayet Ruʿaynî’nin oğlu ve ileri gelen bir Mâlikî fakihi olan Ḫaṭṭâb’ın (ö. 954/1547) yazıları üzerinden Hicrî 10’uncu yüzyılın ilk yarısına kadar takip edilmiştir. İncelenen bu fetva ve metinler biri dışında Mâlikî uleması tarafından kaleme alınmıştır. Bu metinlerde uygulamanın meşruiyeti doğrudan konu edilir. Bu durum, söz konusu metinlerin yine Hicrî 10. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenebilecek konuyla ilgili diğer metinler ve tartışmadan ayrı bir şekilde incelenmesine imkân verir. Söz konusu ikinci tartışma, aralarında Raḥmetullâh es-Sindî (ö. 993/1581), Emîr Pâdişâh (ö. 998/1581 sonrası) ve ʿAlî el-Ḳârî (ö. 1014/1605) gibi tanınmış simaların da bulunduğu büyük oranda Hanefî uleması arasında gerçekleşir. Bu tartışmada meşruiyet konusuna temas edilmiş olsa da tartışma temelde artık yerleşik hale gelen uygulama karşısında bir Hanefî’nin nasıl davranması gerektiğine odaklanır. Yazıda uygulamanın ortaya çıkışı konuyla ilişkilendirilebilecek fıkhi tartışmalar ve siyasi bağlamla ilişkilendirilmeye çalışılmıştır.}, number={67}, publisher={Marmara University}, organization={Üniversitenin sağladığı akademik çalışma ortamı dışında özel bir destek alınmamıştır.}