@article{article_1599219, title={Hiçbir Tasavvur Kazanımlı (Mükteseb) Olamaz mı? Fahreddin er-Râzî ve İbn Ebi’l-Hadîd Merkezli Bir Tartışma}, journal={Kader}, volume={23}, pages={71–91}, year={2025}, DOI={10.18317/kaderdergi.1599219}, author={Sarıkaya, Abdüssamet and Süruri, Ahmet}, keywords={Kalām, Conceptualization (taṣawwur), Acquisition (iktisāb), Fakhr al-Dīn al-Rāzī, Ibn Abī al-Ḥadīd}, abstract={Tasavvur-tasdik ayrımı, Fârâbî ile birlikte İslâm düşünce geleneğinde gerek mantık gerekse bilgi teorisi bağlamında önemli bir yer edinmiştir. Bu çerçevede, hem tasavvurların hem de tasdiklerin kazanımlı (mükteseb) ve kazanıma dayanmayan (gayr-i mükteseb) şeklinde tasnif edildiği görülmektedir. Ancak Fahreddin er-Râzî, başta el-Muḥaṣṣal olmak üzere el-Erbaʿîn, el-Âyâtü’l-beyyinât ve el-Meʿâlim gibi eserlerinde bu genel kabulden ayrılarak, tüm tasavvurların kazanıma dayanmaksızın, zorunlu biçimde meydana geldiğini savunmuştur. Râzî bu görüşünü iki temel argüman üzerinden temellendirmektedir: Bunlardan ilki, Menon paradoksunun yeniden formüle edilmesi; ikincisi ise tam tanımın gerek teorik gerekse pratik düzeyde imkânsızlığına dair ileri sürdüğü iddialardır. Menon paradoksu, bilgi edinme sürecinin imkânını sorgulayan bir epistemolojik açmaz ortaya koyar. Bu bağlamda, ya bilenin bilgiye hâlihazırda sahip olduğu ya da bilinmek istenen şeye dair hiçbir veriye sahip olmadığı varsayımı kabul edilmelidir. Her iki durumda da bilgi kazanma süreci anlamını yitirmektedir. Râzî’ye göre, elde edilmek istenen bir tasavvur ya önceden bilinmekte ya da hiçbir surette bilinmemektedir. İlk durumda, bilinen bir şeyin tekrar elde edilmesi anlamsız olduğundan; ikinci durumda ise, talep edilen şeye dair mutlak bir bilinemezlik söz konusu olduğundan tasavvurun kazanımı imkânsızdır. Diğer taraftan, tanımın imkânını sorgulayan ikinci delilde Râzî, tanımlanmak istenen şeyin mahiyetine ulaşmak için onun zâtî bileşenlerine dair bilgi sahibi olmanın çeşitli felsefi ve mantıksal sorunlara yol açtığını ileri sürer. Bu iki temel argüman üzerinden Râzî, bilgi sürecinin ilk aşamasını oluşturan tasavvurların kazanıma dayalı olmadığını ortaya koyar. Buna bağlı olarak, tasavvurlara dayanan tasdiklerin ve tasdiklere bağlı iradî fiillerin de özünde kazanımlı olamayacağı sonucuna ulaşır. Başka bir ifadeyle, et-Tefsîr’de dile getirdiği “İnsan, irade hürriyetine sahipmiş gibi görünse de aslında zorunludur” görüşünün arka planında, tasavvurların zorunlu meydana gelişi yönündeki bu temel varsayım yer alır. Bunu destekler nitelikte Râzî, argümanı el-Meṭâlib’in dokuzuncu bölümünde yer alan “İman ve küfrün kulların kalbinde meydana gelmesinin ancak Allah’ın yaratmasıyla mümkün olduğunu gösteren deliller” başlığı altında ve el-Erbaʿīn’de “Kulların fiillerinin yaratılmış olup olmadığı”na ilişkin başlık altında yeniden sunar. Ne var ki, özellikle irade hürriyetini epistemolojik zeminde reddetmesi nedeniyle, bu yaklaşım, Mu‘tezilî düşüncenin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bu yüzden, İbn Ebî’l-Hadîd, et-Taʿlîḳ ʿale’l-Muḥaṣṣal, Şerḥu’l-Âyâti’l-beyyinât ve Ziyâdâtü’n-Naḳżeyn gibi eserlerinde Râzî’nin bu görüşünü eleştirel bir bakışla ele almıştır. İbn Ebî’l-Hadîd’in eleştirileri, öncelikle tasavvurların kazanımlı olmadığının ne anlama geldiğini sorgulamakla başlar. Ona göre, genel olarak bilinen (eş-şuʿūr fî’l-cümle) şeylerin tanım aracılığıyla tam olarak bilinmesi (eş-şuʿūr et-tāmm) mümkündür. İkinci olarak, Râzî’nin gündeme taşıdığı Menon paradoksunu aşmak adına, bilen öznenin bilgiye ‘talep olmaksızın’ ulaşabilmesini mümkün kılan alternatif bir kazanım modeli önermektedir. Buna ek olarak, İbn Ebî’l-Hadîd, başta İbn Sînâ olmak üzere birçok İslâm düşünürünün benimsediği yönler (cihetler) anlayışını Râzî’nin görüşlerine karşı bir alternatif olarak sunar. Bu teoriye göre, özne, bilinen yönlerinden hareketle onun mahiyetine ulaşabilir. Râzî’nin ikinci delili olan tam tanımın imkânsızlığına yönelik eleştirisinde ise İbn Ebî’l-Hadîd, mahiyetin zâtî unsurları ile mahiyetin kendisi arasındaki farkı vurgular. Mahiyete dair bilginin ya faal aklın feyziyle ya da zâtî unsurlarından birinin bilinmesiyle mümkün olabileceğini savunur.}, number={1}, publisher={Mehmet BULĞEN}