@article{article_1617143, title={Müeyyedzâde’nin Fetvaları Bağlamında Diyet Suçları ve Cezaları}, journal={Amasya İlahiyat Dergisi}, pages={346–383}, year={2025}, DOI={10.18498/amailad.1617143}, author={Beyaztaş, Murat}, keywords={Islamic Criminal Law, Cinâyât, Diet, Fatwa, Muayyadzâde}, abstract={Bu çalışma, Osmanlı dönemi âlimlerinden Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi’nin (öl. 922/1516) fetvaları ışığında diyet suçlarını ve cezalarını inceleyerek, söz konusu hükümlerin Hanefî mezhebindeki yerini tespit etmeyi hedeflemektedir. Böylece 15. yüzyıl Osmanlı hukuk pratiğine ışık tutmakta, dönemin sosyo-hukuki bağlamını yansıtmaktadır. Çalışmada Müeyyedzâde’nin Osmanlı’da Hanefî hukuk geleneğini yansıtan Mecma’u’l-fetâvâ adlı eseri esas alınmıştır. Yöntem olarak, eserdeki fetvaların klasik fıkıh kaynaklarındaki dayanakları üzerinde durulmuş, karşılaştırmalı analizler ile mezhep içi ihtilaflar ve Osmanlı uygulamalarına dair sistematik incelemelerde bulunulmuştur. Müeyyedzâde eser sahibi önemli bir âlim olmasının yanı sıra, Osmanlı Devleti’nde Fatih Sultan Mehmet, II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde müderrislik, kadılık ve kazaskerlik gibi üst düzey devlet görevlerinde bulunmuştur. Bu yönüyle yalnızca devlet teşkilatında yer almakla kalmamış, aynı zamanda halkla da iç içe olmuş ve onların problemlerini doğrudan müşahede etmiştir. Yazdığı eserlerle devrin entelektüel birikimine katkıda bulunmuştur. Bu eserlerden biri olan Mecma‘u’l-fetâvâ’da bir taraftan fıkhın ibadât, muâmelât ve ukûbât alanlarında birçok meselenin hukukî durumunu değerlendirirken, diğer taraftan ilgili konularda kendi döneminin sosyal, hukukî ve idarî problemlerine işaret etmiştir. Araştırma kapsamında, İslâm ceza hukukunda diyet ile ilgili temel kavramlar, kasıt-hata ayrımı üzerine kurulan diyet hükümleri, âkıle sistemi ve şartlara göre ödenmesi gereken diyet miktarı ele alınarak, tazminat ve ceza dengesi analiz edilmiştir. Hanefî literatürü kapsamında kısas-diyet ilişkisi üzerinde durulmuş, Müeyyedzâde’nin fetvalarında yer alan örnek olaylar üzerinden cana ve vücut bütünlüğüne karşı işlenen haksız fiiller ve diyet suçları açıklanmıştır. Buna göre diyetin en önemli uygulama alanı kasıtsız işlenen cinayetlerden oluşur. Hataen gerçekleştirilen bu tür cinayetler kasıt unsuru bulunmayan, fâilin iradesi dışında ya da öngörülemeyen şartlar neticesinde ortaya çıkar. Bunlar iki temel kategoride yer alır. Hata halleri ve sebep olma yani tesebbüb durumu. Hata, fâilin öldürme ya da yaralama kastı olmaksızın tamamen kaza neticesinde gerçekleştirdiği fiilleri ihtiva eder. Avlanırken bir insanı vurmak, başka bir yere taş atarken hataen birini yaralamak veya uyurken bir kimsenin üzerine düşmek suretiyle ölümüne sebep olmak gibi haller hata kapsamında yer alan örneklerdir. Sebep olma ise bizatihi fâile ait olmayan bir fiilin ölüme veya yaralanmaya sebebiyet vermesi suretiyle gerçekleşir. Hukuken geçerli bir neden olmaksızın kazılan kuyuya düşme, yola bırakılan bir taşın kazaya sebep olması veya bakımsız bir binanın çökmesi neticesinde ölüm ya da yaralanma gibi durumlar bu mesele ile ilgili verilebilecek örnekler arasında yer alır. Kasıtsız cinayetlerde üç temel hukuki sorumluluk ortaya çıkar. Bunlar diyet ve kefâret ödeme yükümlülüğü ile mirastan mahrumiyettir. Diyetin duruma göre tam veya belirli oranlarda kısmen ödenmesi icap eder. Tam hali yüz deve veya buna denk altın ya da gümüş paradır. Üç yıllık bir süre içinde ve taksitler halinde ödenmesi öngörülmüştür. Ödeme fâilin âkılesi yani yakın akrabaları veya meslektaşları tarafından gerçekleştirilir. Kefaret, mümin bir köle azat etme veya iki ay peş peşe oruç tutma şeklinde yerine getirilmesi gereken bir sorumluluk olup âkıle tarafından paylaşılmayan kişisel bir mükellefiyettir. Mirastan mahrumiyet ise maktul, fâilin mûrisi olması halinde vâris olan fâilin mirastan mahrum bırakılmasıdır. Kasıtsız cinayetlerde bazı istisnai durumlar vardır. Çocukların ve akıl hastalarının fiilleri hükmen “hata” kabul edilerek, diyet âkıle tarafından ödenir. Bunlarda kefaret icap etmez. Zaruret halleri olarak belirtilen meşru müdafaa, hayat kurtarmak için yapılan müdahale veya ikrah altında işlenen fiillerde de diyet söz konusu değildir. Örneğin çocuk babasını öldürse mirastan mahrumiyet dahi uygulanmaz. Kişi, başka çare bulamaz kendisine tasallutta bulunan kimseyi öldürecek olursa diyet ya da kefaret olmaz. Kasıtlı öldürme ve yaralama suçları ise bilinçli iradeyle ve öldürücü nitelikte araçlarla işlenen cinayetlerdir. “Amd” yani kasıt hali olarak değerlendirilen böyle durumlarda esas olan kısastır. Kefâret yoktur. Ancak bazen kısas, mağdurun veya velilerinin affı ya da taraflar arasında sulh yapılması sebebiyle uygulanmaz, mukabilinde diyet ödenir. Lakin kasıt halindeki bu diyetin bedeli yalnız fâilin malından karşılanır, âkıleye yansıtılmaz. Ayrıca kasıt olmakla birlikte kısas uygulamasının güç ve}, number={25}, publisher={Amasya University}