@article{article_1676183, title={Zayıf Düşünce ve Din: Vattimo’nun Post-metafizik Teolojisi}, journal={Temaşa Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi}, pages={11–30}, year={2025}, DOI={10.55256/temasa.1676183}, author={Bekalp, Bilal}, keywords={Theology, Metaphysics, Post-Metaphysics, Secularism, Post-Secularism, Vattimo}, abstract={Bu makale, Gianni Vattimo’nun “zayıf düşünce” (pensiero debole) anlayışı ekseninde Batı düşüncesinin geçirdiği felsefi dönüşümün din kavrayışı üzerindeki etkilerini incelemektedir. Modern felsefenin temelini oluşturan metafizik düşüncenin, Aydınlanma sonrası yaşadığı krize dikkat çeken çalışma, Vattimo’nun Nietzsche ve Heidegger etkisinde geliştirdiği “post-metafizik” düşünceyle bu krize verdiği yanıtı merkeze alır. Metafiziğin çözülüşü yalnızca ontolojik ya da epistemolojik bir problem olarak değil, aynı zamanda dini düşünce ve pratiklerin dönüşümünü mümkün kılan tarihsel bir süreç olarak ele alınmaktadır. Vattimo’nun zayıf düşünce kavramını yalnızca metafiziğe yönelik bir eleştiri değil, aynı zamanda post-seküler bir teolojik imkândır. Bu doğrultuda iki temel soruya odaklanılmaktadır: Vattimo’nun düşüncesi doğrultusunda “zayıf düşünce”nin nasıl bir epistemolojik çerçeve ve bu çerçevenin dinin modern sonrası dünyadaki anlamı ve işlevine dair nasıl bir yeniden yorumlama sunduğudur. Makale üç ana teorik başlık etrafında yapılandırılmıştır. 1) klasik Batı metafiziğinin özne-merkezli bilgi ve hakikat anlayışının, modern seküler hümanizmle nasıl birleştiği gösterilir. 2) “zayıf düşünce” kavramı, düşüncenin kesinlik saplantısından kurtularak yoruma dayalı çoğulcu bir anlayışa yönelmesini temsil eder. 3) kenosis ve caritas kavramları çerçevesinde “zayıf teoloji” tartışılmaktadır. Sekülerleşme süreci, Vattimo tarafından yalnızca dinin toplumsal alandan çekilmesi olarak değil, Tanrı’nın “kenosis” (boşalma) hareketiyle yorumlandığı bir ontolojik dönüşüm olarak ele alınmaktadır. O, dinin dönüşünü, bir “geri çağırma” ve yorumsal bir olanak olarak sunar. Modernliğin çöküşüyle birlikte ortaya çıkan post-seküler zeminin, dini yalnızca metafizikten arınmış bir inanç alanı değil, aynı zamanda çoğulcu ve hermenötik bir düşünce pratiği olarak yeniden ele almayı mümkün kıldığını ileri sürmektedir. Onun yaklaşımı hem felsefi bir çözümleme hem de günümüz dünyasında dini düşüncenin meşruiyeti açısından bir imkân sunmaktadır.}, number={24}, publisher={Arslan TOPAKKAYA}