@article{article_1696933, title={İlk Dönem Müslüman Düşünürlerde Kadın Algısı: İhvân-ı Safâ Örneği}, journal={Amasya İlahiyat Dergisi}, pages={423–453}, year={2025}, DOI={10.18498/amailad.1696933}, author={Taş, Nusret}, keywords={Islamic Philosophy, Ikhwân as-Safâ, Common People, Elites, Women.}, abstract={Bu çalışmanın konusu, klasik dönem İslam filozoflarından, kendilerini “İhvân-ı Safâ” olarak adlandıran bir grup düşünürün ortak çalışmasıyla kaleme aldıkları “İhvân-ı Safâ Risaleleri”nde kadın algısıdır. İhvân-ı Safâ, İslam Medeniyetinin ilim, irfan ve düşünce alanındaki altın çağı olarak adlandırılan bir dönemde (H IV. yüzyıl/M X. yüzyıl) Basra’da faaliyetlerine başlamıştır. Daha sonra başta Abbasî hilafet merkezi olan Bağdat olmak üzere halkı Müslüman olan birçok beldede teşkilatlanmıştır. Teşkilatın yöneticileri konumundaki yazarların kaleme aldıkları elli iki risaleden oluşan ansiklopedik eserlerde dikkat çeken hususlardan biri de toplumsal eşitlik bağlamında değerlendirilmesi gereken kadın statüsüdür. Çalışma neticesinde ulaşılan veriler, şu başlıklar altında tasnif edilmiştir: Gök cisimlerinin etkisinde kalma bakımından kadın. Batıl inançlardan çabuk etkilenme bakımından kadın. Ahlak, huy, seciye, ilim ve marifet bakımından kadın. Güzel konuşma yeteneği (belâgat) bakımından kadın. Dinî inanç ve ameller bakımından kadın. Propagandalardan çabuk etkilenme bakımından kadın. Tahkik yerine taklit etmekle yetinme bakımından kadın. Kadınlarla ilgili tavsiyeler. İhvân, genel olarak toplumdaki insanları anlama ve kavrama seviyeleri bakımından “avam”, “havas” ve bu iki grup arasında yer alanlar olmak üzere üç kısma ayırmakta; kadınları da avam tabakası içinde değerlendirmektedirler. Onların bakış açılarına göre kadınlar, soyut düşünememekte, dolayısıyla çeşitli inançlar ve görüşler konusunda, ayrıca çeşitli sanatları icra etme veya dinî alanda çeşitli ibadetleri yerine getirme hususunda sadece somut/görünür olanla yetinmek durumunda kalmaktadırlar. İhvân’ın bu tutumu, içinde yaşadıkları dönem ve toplumun kültürel kodlarını yansıtması bakımından önem arz etmektedir. Nitekim onların kadın algısı, içinde yaşadıkları dönemin siyasi, askeri, iktisadi ve kültürel şartlarında kadına tahsis edilen konumu yansıtmaktadır. Günümüze ulaşan tarihî kaynaklar, İhvân’ın yaşadığı Abbâsîlerin hilafetleri döneminde kadınların sosyal ve siyasal hayatta aktif rol alma bakımından erkeklere oranla arka planda kaldıklarını göstermektedir. Örneğin kadınların halife, vezir, vali, katip, hâcib veya komutan olarak görev aldıklarına dair herhangi bir kayda rastlanılmamaktadır. Bununla birlikte medreselerde üst düzey eğitim aldıklarına veya ders verdiklerine ya da herhangi bir alanda uzmanlaşıp ilmî eserler yazdıklarına; sefer ve savaş planlaması ve yönetiminde aktif rol oynadıklarına dair herhangi bir rivayete denk gelinmemektedir. Buna karşılık özellikle çeşitli alanlarda yönetici konumunda olanların eş ve cariyelerinin onları yönlendirme ve desteklemede etkili oldukları anlaşılmaktadır. Bu durum, kadına tahsis edilen toplumsal rollerin, arka planda erkekleri desteklemekle sınırlı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla siyasi, iktisadi, askeri ve eğitim gibi alanlarda aktif rol oynamayan kadının erkeklere nazaran ikincil konumda kalmaları kaçınılmaz olmuştur. Bu nedenle İhvân-ı Safâ’nın kadın algısını da bu tarihsel ve kültürel şartlar bağlamında değerlendirmek durumundayız. Bununla birlikte din ile felsefeyi uzlaştırma çabası içinde olan, hatta kendi cemaat/teşkilat mensuplarına reislik yapma hususunda akla rıza gösterdiklerini, yani aklı rehber olarak seçtiklerini iddia eden İhvân’ın kadın algısı konusunda rasyonel bir tutum takınması yerine tarihsel ve kültürel şartlara bağlı kalmalarının onları mazur göstermeye yetmediği düşüncesindeyiz. Zira aklı rehber edindiklerini, bunun yanı sıra din ile felsefeyi uzlaştırmayı amaç edindiklerini iddia ettiklerine göre dönemin kadınları erkeklere göre ikincil konumda bırakan sosyal hayat şartlarını aklî/felsefi bir tutumla eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutabilir ve evrensel insani değerlerler bağlamında birtakım öneriler ortaya koyabilirlerdi. Bunun yerine kadınları anlama ve kavrama bakımından çocuklar, köleler, deliler ve aklî melekleri gelişmemiş olanlarla birlikte avam sınıfı arasında saymaktadırlar. Çalışmamızda onların bu algılarını temellendirmede kullandıkları aklî ve naklî kanıtlar tespit edilmeye ve eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmeye çaba sarf edilmiştir.}, number={25}, publisher={Amasya University}