@article{article_1711200, title={Travmatik ve Mitik Hafıza Ekseninde Yeraltı Mitolojisi: Türk ve Latin Amerikan Kültürlerinde Efsanevi Kayıp Şehirlerin Temsili}, journal={Dil ve Edebiyat Araştırmaları}, pages={391–406}, year={2025}, DOI={10.30767/diledeara.1711200}, author={Sarıbaş, Serap}, keywords={Mythic Memory, Subterranean Mythologies, Cultural Representations}, abstract={Bu çalışma, Türk ve Latin Amerika mitoslarında vücut bulan kayıp uygarlık anlatılarını, kültürel temsil kuramı çerçevesinde ele alarak sözlü kültür ürünlerinde şekillenen mitik coğrafyaların, kolonyal travmalarla örülü tarihsel bellek üzerindeki yapılandırıcı etkisini tartışmayı hedeflemektedir. Atlantis ve El Dorado gibi evrenselleşmiş mitik merkezlerle Kapadokya yeraltı şehirleri, Ağrı Dağı efsaneleri ve Şambala imgelemi arasında kurulan karşılaştırmalı okuma, halk anlatılarının yalnızca folklorik anlatı kümeleri değil, aynı zamanda kültürel iktidar ilişkilerini yeniden üreten ideolojik kodlar olduğunu ortaya koymaktadır. Altın, harita, tufan, yeraltı gibi sembolik motifler, bastırılmış kolektif arzuların, kolonizasyonla kırılan özne bütünlüğünün ve kültürel direnişin alegorik izdüşümleri olarak değerlendirilmektedir. Edward Said’in kültürel temsil kuramı doğrultusunda yapılan çözümlemelerde, Batı merkezli söylemlerin ötekileştirdiği halklara ait mitlerin, hegemonik anlatı yapıları içinde nasıl yeniden işlevselleştirildiği ve bu süreçteki anlam sapmaları metinlerarası düzlemde incelenmektedir. Yerli anlatıların içerdiği direnişçi potansiyel, bu yeniden üretim süreçlerinin karşısında hafızayı yeniden inşa eden bir simgesel politika olarak ele alınmaktadır. Çalışma, kayıp uygarlık anlatılarının yalnızca geçmişe ait kültürel kalıntılar değil, aynı zamanda günümüz politikalarının ve kültürel kimlik stratejilerinin anlam haritalarını kuran dinamik söylemsel yapılar olduğunu ileri sürmektedir. Bu bağlamda, mitlerin edebi ve kültürel bağlamda taşıdığı çok katmanlı temsil gücü, halk anlatılarının dirimsel ve politik boyutlarını gün yüzüne çıkarmaktadır. Dahası, bu mitik yapılar, kültürel travmanın taşıyıcısı olarak işlev görmekte ve belleğin marjinalleştirilmiş katmanlarını güncel toplumsal tahayyül içerisine dâhil etme yetisini taşımaktadır. Böylelikle, söz konusu anlatılar yalnızca arketipsel motiflerin döngüsel tekrarını değil, aynı zamanda alternatif tarih yazımının ve yerli epistemolojilerin sürekliliğini temin eden birer kültürel yeniden üretim sahası olarak değerlendirilmektedir.}, number={32}, publisher={Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği}