@article{article_1751317, title={Türkiye’nin 7552 Sayılı İklim Kanunu: Kentler ile Yerel Yönetimlerin Rolü ve Sorumlulukları Üzerine Akademik Bir Değerlendirme}, journal={Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi}, volume={8}, pages={129–142}, year={2025}, DOI={10.59886/tsbder.1751317}, author={Göksoy Sevinçli, Berfin}, keywords={Climate Law, Climate Law, Urban Sustainability, Climate Litigation}, abstract={Küresel iklim değişikliğinin yol açtığı ve etkileri giderek kentsel alanlarda yoğunlaşan çok katmanlı kriz, çağımızın en temel sosyo-ekolojik sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kentler, hem yüksek sera gazı emisyonlarının asli kaynakları olmaları hem de iklim risklerine karşı taşıdıkları yapısal kırılganlıklar nedeniyle, iklim eylemlerinin merkez üssü konumundadır. Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olması ve 2053 net sıfır emisyon hedefini benimsemesiyle birlikte, 7552 sayılı İklim Kanunu’nun 9 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle ulusal iklim politikası yasal bir zemine kavuşmuştur. Bu çalışma, yürürlüğe giren İklim Kanunu’nu, getirdiği yasal yükümlülükler ve sunduğu fırsatlar ekseninde kentler ve yerel yönetimler perspektifinden bir değerlendirmeye tabi tutmaktadır. Doküman analizi yöntemiyle desenlenen değerlendirme, uluslararası iklim hukuku, kent ve yerel yönetimler literatürüyle diyalog halinde, kanunun normatif çerçevesinin ötesine geçerek sahadaki potansiyel yansımalarını sorgulamaktadır. Değerlendirme, mekânsal planlama, enerji, ulaşım, atık yönetimi ve iklim finansmanı gibi kentsel yönetişimin kilit alanlarındaki yerel yönetim sorumluluklarına odaklanmakta, Türkiye’deki mevcut durumu uluslararası örnekler ve akademik bulgular ışığında karşılaştırmalı olarak değerlendirmektedir. Özellikle kamu ve özel hukukun iklim krizine yanıt verme biçimlerindeki farklılıklar, iklim davacılığındaki son dönem yenilikler, finansman mekanizmalarının etkinliği ve iklim adaletinin kesişimsel boyutları gibi güncel ve karmaşık akademik tartışmalar, bu makalenin temel eksenlerini oluşturmaktadır. Bulgular, Kanun’un yerel iklim eylemlerini keyfiyetten çıkarıp yasal bir zorunluluk haline getirerek Türkiye için ileri bir adım teşkil ettiğini ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, Kanun’un sahadaki başarısının yalnızca metnin normatif gücüne değil, büyük ölçüde yerel yönetimlerin mali ve idari olarak güçlendirilmesine ve uygulama süreçlerine aktif katılımlarının sağlanmasına bağlı olduğu öne sürülmektedir.}, number={2}, publisher={Yozgat Bozok University}