@article{article_1800897, title={Hukuk ve Kalkınma Çalışmalarında Üç Dönem: Modernleşme, Piyasalaşma ve Piyasa-Sonrası}, journal={İstanbul Hukuk Mecmuası}, volume={83}, pages={727–769}, year={2025}, DOI={10.26650/mecmua.2025.83.2.0001}, author={Kararmaz, Furkan}, keywords={Law and development, Interventionism, Legalism, Neoliberalism, Governance, Human development, Compre hensive development, New developmental state}, abstract={‘Hukuk ve Kalkınma Çalışmaları’ iktisadi kalkınmaya elverişli hukuki kural, kurum ve uygulamaları tespit etmeye yönelen bir araştırma alanıdır. 1950’lerde başlayan bu çalışmaların gelişimi üç döneme ayrılarak incelenebilir. Bu çalışmaların ilk yirmi yılını kapsayan ‘Modernleşme Dönemi’ni devlet eliyle sanayileşme ve ithal ikamecilik fikirleri şekillendirmiştir. 1970’lere gelindiğinde modernleşme dönemi çalışmalarının başarısızlıkları görünür olmuş ve hukuk ve kalkınma alanı metruk bir alana dönüşmüştür. 1980’lerde bu alanda yeniden bir hareketlenme gözlenmiştir. ‘Piyasalaşma Dönemi’ adını verdiğimiz bu ikinci dönemde Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi kuruluşların etkinliği artmıştır. Bu dönemde devletin iktisadi alandan tamamen çekilmesi ve serbest küresel ticaret savunulmuştur. 1990’lı yılların sonuna gelindiğinde bu yaklaşımın uygulandığı ülkelerin kalkınamadığı, aksine yoksulluğun ve gelir adaletsizliğinin arttığı görülmüş ve böylece piyasalaşma dönemi sona ermiştir. 2000’lerde başlayan ‘Piyasa-sonrası Dönem’de kalkınmakta olan ülkeler uluslararası finans kuruluşlarından uzaklaşmaya başlamışlardır. İktisadi alanda meşruluğunu kaybeden bu kuruluşlar etik alandan meşruluk devşirmeye yönelmişlerdir. Amartya Sen’in ‘özgürlük olarak kalkınma’ kuramı bu bakımdan işlevsel olmuştur. Dünya Bankası bu kuramdan esinlenen ‘Kapsayıcı Kalkınma Çerçevesi’ adlı bir bildiri yayımlamış ve bu çerçevede kalkınma, iktisadi büyümeden fazlasını kapsayacak şekilde yeniden tanımlanmış; eğitim, sağlık, çevre, eşitlik, demokrasi gibi birçok mesele bu alana dahil edilmiştir. Bu dönemde kalkınmanın iktisadi anlamına ağırlık veren yeni bir yaklaşım da ortaya çıkmıştır. ‘Yeni Kalkınmacı Devlet’ adlı bu yaklaşımda kalkınmada devlete ve piyasaya ayrı ayrı görevler düştüğü savunulmaktadır. Buna göre devlet, iktisadi yaşamı yönetmemeli ancak piyasa aktörlerinin bireysel olarak çözemeyecekleri sorunları çözmeli, yaygın etki vaat eden ilk girişimlerde riski paylaşmalı ve girişimcileri yenilikçiliğe özendirmelidir. Bu yaklaşımda bağlamsal, çoğulcu ve devingen kalkınma siyasaları öne çıkmaktadır.}, number={2}, publisher={Istanbul University}