Demokratik rejimlerde yönetime duyulan muhalefet ve memnuniyetsizliği barışçıl yollardan göstermenin en modern yolu olarak görülen sivil itaatsizlik, ciddi bir tarihsel arka plana ve teorik çerçeveye sahiptir. Özellikle son on yılda küresel anlamda başvurulan bu yöntem, bu çalışmada farklı örnekleriyle betimlenmeye çalışılmış ve özellikle Rawls ve Habermasın ideal bir demokratik yönetişim tartışmaları üzerinden mukayeselerle kavramın farklı veçhe ve uygulamaları sosyo-politik bir analize tabi tutulmuştur. Sonuç olarak bu makale, demokrasinin çoğunluğun tahakkümü ve azınlığın susturulduğu bir sistem olmadığının sivil itaatsizlik üzerinden ispatı arayışındadır.
The civil disobedience which is accepted as the more modern, peaceful and novel way of demonstrating the opposition and discontent against the existing government in democratic regimes has the deep historical background and the strong theoretical framework. This method applied especially in last decade attempted to be illuminated with different cases and the term civil disobedience has been subjected the socio-political analysis with its different perspectives and phases over the comparison of discussion of an ideal democratic governance between Rawls and Habermas. Lastly, this article seeks to approve that the democracy does not offer a government model which provides the dominance of majority and the suppression of the minority by means of producing the notion civil disobedience.
Other ID | JA37AT49AR |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | August 1, 2015 |
Submission Date | August 1, 2015 |
Published in Issue | Year 2015 Issue: 52 |