Bilindiği gibi Kur’ân’ın anlaşılmasına yardım eden sebeb-i nüzül,
muhkem - mütaşâbih, nâsih - mensûh mücmel - mübeyyen ve garîbü’l-Kur’ân gibi
ilimlere Kur’ân ilimleri denilmektedir. İ’râbü’l-Kur’ân da bunlardandır. Her ne
kadar bazıları tarafından i’râbü’l-Kur’ân Arap dilinin bir şubesi olduğu
zannedilse de ilahi kelamın dilinin Arapça olması i’râbın da Kur’ân
ilimlerinden olması için yeterli bir delil sayılabilir. Bu sadece bizim
kanaatimiz değil, sahanın otoritelerinin itiraflarıyla ve i’râbın Kur’ân’ın anlaşılmasında
icra ettiği fonksiyon ile de alakalı bir durumdur. Diğer taraftan Kur’ân’ın
gerek müfredanına gerekse terkibine ait ilk eserlerin ve tefsirlerin dilciler
tarafından verildiğini hesaba katarsak lüğavi ilimlerin Kur’ân’ın anlaşılmasına
katkısını anlayabiliriz. Bunlar içerisinde i’râb ilminin Kur’ân ile olan
münasebetinin ilk asırlara kadar uzanan bir tarihçesinin olduğu bilinmektedir. Tefsîr usûlüyle ilgili kaynaklarda
müfessire lazım olan ilimler içerisinde Arap dili ilk sıralarda zikredilmiş,
Kur’ân’ın anlaşılmasının Arapça’nın bilinmeden mümkün olamayacağı ifade
edilmiştir. Bu yüzden Kur’ân ilimleri içerisinde lüğavî ilimler, diğerlerine
nazaran ciddî bir yekûn teşkil etmektedir. Kur’ân-ı
Kerim arap diliyle indirilmiş olup anlaşılması da Arap dilinin kaidelerinin
bilinmesiyle ve bunların Kur’ân’a tatbik edilmesiyle olacaktır.
Bölüm | Araştırma makaleleri |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 1 |