Farsça’dan dilimize geçmiş “canavar” kelimesi, klasik
metinlerde gerçek ve soyut manalarda kullanılmaktadır. Değerli taşlardan
bahseden Tuhfe-i Murâdî isimli eserde, canavar kelimesinin inciyi oluşturan
istiridyeyi kastettiği görülmüştür. Tarihsel süreçte bu kelime; mitolojik
unsurların, yaşantıların ve coğrafyanın etkisiyle farklı bağlamlar
kazanmıştır. Başlangıçta istiridye-inci
çiftine suyun hayatî özelliklerinin yüklenmesi doğum ve doğurganlık
kavramlarıyla özdeşleşmiştir. Sonrasında istiridye sembolü ve onun taşıdığı
anlam; tanrı krallara atfedilmiştir. Bu özellikleri taşıyan yöneticiler
(canavarlar); refahın, bereketin ve ölümsüzlüğün kaynağı olarak görülmüşlerdir.
Lakin iyi kralların başka krallarla olan mücadeleleri iyi-kötü canavar (kral)
formları ortaya çıkarmıştır. Zamanla canavar; ejderha ile aynı form içinde
değerlendirilmiş ve hazineyi bekleyen dev canavar tasavvurları oluşmuştur. Bu
durum istiridyenin(canavarın) canlılık formunun zamanla erk özellikler gösteren
tanrı-kral formuna dönüşmesine neden olmuştur. Çünkü kadim toplumlara göre güç
ve hayat verme özelliği tanrı krallara ait bir özelliktir. Aynı zamanda
canlılar arasında sadece erkeği hamile kalan denizatları şeklî olarak ejderhaya
benzemektedir. Bu canlı hem erildir ve gücü elinde tutmaktadır hem de
doğurganlık gibi dişil bir özelliğe sahiptir.
Bu bağlamda Tuhfe-i Murâdî’de geçen “arastôrûs”
istiridyesinin; mitolojilerdeki diş, boynuz, boğa kavramlarıyla özdeşleşen ve
yağmurlu mevsimlerde ortaya çıkan bir çeşit istiridye türü olduğu
anlaşılmıştır. “aries(koç) ve taurus(boğa)” burçlarının zaman olarak karşılığı;
“arastôrûs” un deniz yüzeyine çıktığı mart ve nisan aylarına rastlamaktadır.
Sonuç olarak, istiridyelerin doğurganlık özelliklerinin denizatları ile ortak
bir “canavar-ejderha” formu oluşturduğu tespit edilmiştir. Günümüzdeki
canavarlar ise istiridyenin ikiye açılan ağzından ve keskin, sivri dişlerinden
oluşan “can alan yırtıcı varlık” formunu karşılamaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2018 |
Submission Date | November 25, 2018 |
Acceptance Date | December 21, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 2 Issue: 4 |
This work is licensed under Attribution-NonCommercial 4.0 International