“Dil” sözcüğü, Türkçe sözlüklerde; “gönül,
kalp, dil, yürek, niyet ve esir” olarak anlamlandırılmaktadır. Ancak sözcük,
her ne kadar bu anlamların tümünü karşılasa da Klasik Türk Edebiyatında daha
çok “duygunun merkezi olan gönül” manasıyla yorumlanmış; hatta sözcükle oluşan pek
çok tamlamada da bu anlam ön plana çıkmıştır. Ancak kimi şiir örnekleri
incelendiğinde “dil”in sözlüklerde yer alan bu anlamları karşılamadığı düşünülmüştür.
Bu amaçla birçok sözlük ve kaynak taranmış ve “dil”in “karın” anlamına da
geldiği tespit edilmiştir. Bu anlam, Klâsik Türk Şiirinde geçen hemen her
şiirde sözcüğün yeniden yorumlanmasına imkân tanımakla kalmamış; dil ile ilgili
tamlamaların da yeniden ele alınması gerektiğini göstermiştir. Örneğin “dil
yarası” (puhte-i dil, zahm-ı dil, dil-i mecrûh, dil-efgâr), pek çok beyitte bir
hastalığa işaret etmekte ve “karında oluşan yara” olarak nitelendirilmektedir. Çalışmayı
sınırlandırmak açısından söz konusu makalede “dil yarası”nın bu anlamı üzerinde
durulacak ve yaranın nasıl oluştuğu, neye benzediği ve tedavisinin neler olduğu
araştırılacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Creative Arts and Writing |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2018 |
Submission Date | December 5, 2018 |
Acceptance Date | December 17, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 2 Issue: 4 |
This work is licensed under Attribution-NonCommercial 4.0 International