This article is about the life of Ahmad ar-Rushdī (d. 1217/1802), one of the renowned qiraah scholars of 18th century nurtured under the Ottoman Empire. Teachings and qiraah of Holy Quran along with its science were the most emerged fields of the realm at that time. Even though the word tarīq means the way and the method followed, states the transmissions after the chronicle in the science of recitation. Furthermore, it can also be used in the sense of the source as well as method followed in education. For example, the teaching of qiraah in which et-Teysīr, written by Abu Amr ed-Dânī (d. 444/1053) on Qiraat-i Seb'a, is followed as a source work is called "Teysīr tarīq" while the teaching of qiraah, in which al-Shâtibiyye, written by Qasim b. Firruh al-Shātibī (d. 590/1194), is followed as a source work, is called " Shâtibiyye tarīq". It has also been named in relation to the areas where the teaching and qiraah science based on the sourced work has become well-known by time. As a matter of fact, the "Taysīr tarīq" from which at-Taysīr was taken as a source was named "Istanbul tarīq" because it became prevalent in Istanbul and the "Shâtibiyye tarīq" from which al-Shâtibiyye was taken as a source was named "Egyptian tarīq" because it became prevalent in Egypt. Teaching and qiraah science in the Ottoman Empire, in which et-Taysîr was used as a source, was mostly "Istanbul tarīq" and the teaching of qiraah, in which al-Shatibiyye was used as a source, became renowned with the name "Egyptian tarīq". Particularly in the account of Istanbul and Egypt, which persist to be in the Ottoman Empire at that time, professions that changed from each other within the context of concerns such as whether confident aspects were taken or not as well as their presentation and postponement emerged. "Union profession" and "Sufi profession" in Istanbul while in Egypt, "Mutkin profession" and "Sheikh Ataullah profession" were formed at the same time. Researchers like Ali al-Mansûrî (d. 1134/1721), Yusuf Efendizâde (d. 1167/1754) and Mustafa al-İzmîrî (d. 1155/1742) who grew up at that time, became a source for these divisions and professions with their works. It also helped the qiraah evolution to reach the next ages. Ahmad ar-Rushdī who wrote Murshid at-Talabah along with his trained students, was among the scholars who was popular at that time while played a vital role in conveying the early practices of Egyptian tarīq in the Ottoman Empire to the later periods even now a day. As a matter of fact, Murshid at-Talabah has attracted great attention since being written and took its place as one of the main sources of qiraah teaching currently ongoing in Turkey. Moreover, has been accepted as a most popular book especially by the members of "Egyptian tarīq" and "Sheikh Ataullah profession". After Ahmad ar-Rushdī's education as a hafiz, he received his qiraah education from Reīsulkurra Hacızâde Muhammed (d. 1214/1799), one of the students of Dulgerzâde Imam Mahmud (d. 1166/1753) while took his poetry education on religious sciences from Beyzâde Mustafa (d. 1200/1785), one of the professors of Fatih Mosque. Ahmad ar-Rushdī formed course circles for many years after his education and most of them consist of qiraah lessons given in Fatih Mosque. Like many Ottoman qiraah scholars. As a matter of fact, he was giving qiraah education as well as lessons in Fatih Mosque and Amcazade Hüseyin Pasha Kulliyah on the one hand fulfilled the duty of serhâfız-ı kutub of the Mahmud Han Library, which was built by Mahmud I (d. 1168/1754) next to the Fatih Mosque. Ahmad ar-Rushdī served as a preacher in Saray-ı Atik-i Mâmure, the first Ottoman palace to be built in Istanbul as well as in Sultan Selim Mosque which was built by Majesty Suleiman (d. 974/1566) as a memorandum to his father, Yavuz Sultan Selim (d. 926/1520). Even though having too much data regarding to his life, no one usually found studies about him. For this reason, in the article, by making use of documents and records, Ahmad ar-Rushdī has been tried to be familiarized to the world.
Bu makalede, 18. yüzyılda Osmanlı’da yetişen kıraat âlimlerinden biri olan Ahmed er-Rüşdî’nin (öl. 1217/1802) hayatına yer verilmiştir. 18. yüzyıl Osmanlı’da kıraat ilminin tarik ve mesleklerinin teşekkül ettiği bir dönemdir. Gidilen yol ve takip edilen usûl anlamına gelen tarik kelimesi kıraat ilminde, rivâyetten sonraki nakilleri ifade etmekle birlikte; eğitim-öğretimde takip edilen kaynak eser ve bu kaynağın kullanılmasında izlenen yöntem anlamlarında da kullanılmaktadır. Örneğin, Ebû Amr ed-Dânî’nin (öl. 444/1053) kıraat-i seb‘a’ya dair kaleme aldığı et-Teysîr’in kaynak eser olarak takip edildiği kıraat öğretimine “Teysîr tariki”, Kâsım b. Fîrruh eş-Şâtıbî’nin (öl. 590/1194) kaleme aldığı eş-Şâtıbiyye’nin kaynak eser olarak takip edildiği kıraat öğretimine ise “Şâtıbiyye tariki” denilmektedir. Ayrıca kaynak alınan esere dayalı olarak yapılan kıraat öğretiminin yaygınlık kazandığı beldelere nispetle isimlendirildiği de olmuştur. Nitekim et-Teysîr’in kaynak olarak alındığı “Teysîr tariki” İstanbul’da yaygınlık kazanmasından ötürü “İstanbul tariki”, eş-Şâtıbiyye’nin kaynak olarak alındığı “Şâtıbiyye tariki” ise Mısır’da yaygınlık kazandığı için “Mısır tariki” diye isimlendirilmiştir. Osmanlı’da, et-Teysîr’in kaynak olarak kullanıldığı kıraat öğretimi daha çok “İstanbul tariki”, eş-Şâtıbiyye’nin kaynak olarak kullanıldığı kıraat öğretimi ise “Mısır tariki” ismiyle şöhret bulmuştur. Özellikle 18. yüzyılda Osmanlı’da varlığını sürdüren İstanbul ve Mısır tarikinde, birtakım vecihlerin alınıp-alınmaması, takdim ve tehiri gibi hususlar çerçevesinde birbirinden ayrışan meslekler ortaya çıkmıştır. İstanbul tarikinde “Îtilâf mesleği” ve “Sûfî mesleği”; Mısır tarikinde ise “Mutkin mesleği” ve “Şeyh Atâullah mesleği” bu dönemde teşekkül etmiştir. Bu asırda yetişen Ali el-Mansûrî (öl. 1134/1721), Yusuf Efendizâde (öl. 1167/1754) ve Mustafa el-İzmîrî (öl. 1155/1742) gibi âlimler kaleme aldıkları eserler ile hem bu tarik ve mesleklere kaynaklık etmiş hem de kıraat birikiminin sonraki dönemlere ulaşmasına vesile olmuştur. Bu dönemde yetişmiş âlimlerden biri de Ahmed er-Rüşdî’dir. O, bir taraftan yetiştirdiği talebelerle diğer taraftan da kaleme almış olduğu Mürşidü’t-talebe adlı eserle Mısır tarikinin Osmanlı’daki ilk dönem uygulamalarının sonraki dönemlere hatta günümüze ulaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Nitekim Mürşidü’t-talebe telif edildiği tarihten itibaren büyük ilgi görmüş ve hâlihazırda Türkiye’de devam eden kıraat tedrisinin temel kaynaklarından biri olarak yerini almış, özellikle de “Mısır tariki” ve “Şeyh Atâullah mesleği” mensuplarınca başucu kitabı olarak kabul edilmiştir. Ahmed er-Rüşdî hafızlık eğitiminin ardından kıraat eğitimini Dülgerzâde İmamı Mahmud Efendi’nin (öl. 1166/1753) talebelerinden Reîsülkurrâ Hacızâde Muhammed Efendi’den (öl. 1214/1799’dan sonra), şer‘î ilimlere dair diğer eğitimini de Fatih Camii müderrislerinden Beyzâde Mustafa Efendî’den (öl. 1200/1785) tahsil etmiştir. Ahmed er-Rüşdî eğitimin ardından uzun yıllar ders halkaları oluşturmuştur. Ahmed er-Rüşdî’nin düzenlediği bu ders halkalarının büyük bir kısmını Fatih Camii’nde verdiği kıraat dersleri oluşturmaktadır. Birçok Osmanlı kıraat âlimi gibi Ahmed er-Rüşdî de kıraat eğitiminin yanında başka vazifeleri de yerine getirmiştir. Nitekim o, bir taraftan Fatih Camii ve Amcazâde Hüseyin Paşa Külliyesi’nde kıraat dersleri verirken diğer taraftan da I. Mahmud (öl. 1168/1754) tarafından Fatih Camii’nin bitişiğine yaptırılan Mahmud Han Kütüphanesi’nin serhâfız-ı kütüblük görevini yerine getirmiştir. Ayrıca Ahmed er-Rüşdî, İstanbul’da yapılan ilk Osmanlı sarayı olma vasfını taşıyan Sarây-ı Atîk-i Mâmure ile yine İstanbul’da 16. yüzyılda Kanûnî Sultan Süleyman (öl. 974/1566) tarafından babası Yavuz Sultan Selim (öl. 926/1520) adına yaptırılan Sultan Selim Camii’nde vaizlik yapmıştır. Buna rağmen Ahmed er-Rüşdî’nin hayatına dair bilgiler kaynak eserlerde yok denecek kadar azdır. Bu sebeple makalede, yazma eserlerden ve arşiv belgelerinden istifade edilerek Ahmed er-Rüşdî tanıtılmaya çalışılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 22, 2022 |
Publication Date | June 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 18 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.