The pilgrimage, which started with the Prophet Abraham rebuilding the Kaʿbah, is one of the fundamental worships of Islam. Although elements of pagan culture were dominant in the pre-Islamic paganism period, this worship gained its true identity with Islam. During the Islamic period, not only were the remnants of pagan influence eliminated, but pilgrimage routes also diversified. While Islamic geography was initially confined to the Hejāz region, Muslims utilized existing trade routes to reach Mecca. During this period, there was no necessity for new roads specifically designated for ḥajj and umrah, as the existing trade routes sufficed. However, during the ʿAbbāsids period, the Islamic geography spread over a wide area covering almost three continents. The increase in the number of Muslims also increased the density of these roads, and this new situation necessitated new zoning and settlement activities on the pilgrimage/trade routes. The move of the state center to Baghdād and the efforts of Muslims coming from distant places such as Andalusia and the Maghreb to go on pilgrimage also led to the formation of new routes. In the first century of the ʿAbbāsids period, Muslims reached Mecca by following four main routes: Baghdād-Mecca, Damascus-Mecca, Egypt-Mecca and Yemen-Mecca. During the reign of Caliph Manṣūr (754-775), the state center was moved to the newly established Baghdād. In parallel with this, the starting point of the official pilgrimage route shifted from Damascus to Baghdād. This change created a new pilgrimage route called the Baghdād-Mecca pilgrimage route. The pilgrimage administrator appointed by the Caliph would lead the convoy gathered in this city. In addition, the cloth prepared to cover the Kaaba and the gifts to be distributed to the people of al-Ḥaramayn were also delivered to Mecca with the Baghdād-Mecca convoy. As Baghdād became the gathering center for pilgrimage groups, the Mecca-Kufa road was extended northwards and connected to the center of the caliphate. Construction efforts on the Mecca-Kufa road slightly reduced the distance between Mecca and Baghdād. Pilgrimage groups setting out from Baghdād would reach Mecca after stopping by major cities such as Kufa, Qadisiyyah, Fayd and Medina. Another center where pilgrims gather to reach holy places was Damascus. The Damascus-Mecca route was another pilgrimage route used by Muslims to perform the pilgrimage. Pilgrims setting out from the city of Damascus would reach Mecca by staying at main stops such as Tabuk and al-Madīna. Muslims who wanted to go on pilgrimage from Andalusia, the Maghreb and North Africa were gathering in al-Askar, Egypt. Just as the pilgrims gathered in Egypt could go to Mecca by land entering the old Damascus lands, these pilgrims could also go to Mecca by sea through the Red Sea. In terms of security, the Baghdād-Mecca road was the most dangerous pilgrimage route. Because it was possible for pilgrim groups to encounter attacks from rebel groups and Bedouins on this route. However, the Egypt-Mecca route was longer than the other three routes. A pilgrim setting out from Andalusia had to travel approximately 7,000 km, a pilgrim departing from the Maghreb had to travel approximately 5,500 km, and a group departing from Cairo had to travel approximately 1,600 km. Considering the transportation possibilities at that time, a Muslim who wanted to go on a pilgrimage from the cities of Maghreb and Andalusia would spend almost the entire year on a pilgrimage. A second misfortune of the Egypt-Mecca route was that this route was also far from the center of the state. For this reason, adequate service could not be provided on the Egypt-Mecca route. The fourth route of pilgrims was the Yemen-Mecca route. Muslims gathered in the city of Ṣanʿā and reached Mecca by following the coastal road running parallel to the Red Sea. This route was shorter and safer than others. It has been determined that Muslims who go on pilgrimage by following four different routes generally visit holy places using old trade routes. In the study, Issues such as the different routes followed by Muslims who wanted to go on pilgrimage from all over the world in the first century of the Abbasids, and the places of visit on these routes; the risk level of pilgrimages were discussed. Did the pilgrimage in the first century of the ʿAbbāsids cause any changes in the routes of the old trade routes? What kinds of construction and settlement activities did pilgrimages lead to along trade routes? The answers to such questions were also examined in this study. At the end of the study, it was determined that the pilgrimage caused a partial change on the trade routes; however, this pilgrimage led to a significant amount of reconstruction and settlement activities on the trade routes.
Kâbe’nin Hz. İbrahim tarafından yeniden inşası ile birlikte başlayan hac, İslâm’ın temel ibadetlerinden biridir. Câhiliye döneminde pagan kültürüne ait unsurlar hakim olsa da bu ibadet İslâm'la birlikte asıl hüviyetine kavuşmuştur. İslâm döneminde pagan etkisinin kalıntıları ortadan kaldırıldığı gibi hac yolları da çeşitlenmiştir. İslâm coğrafyası henüz Hicâz sınırları içerisindeyken Müslümanlar Mekke'ye ulaşmak için mevcut ticaret yollarını kullanıyordu. Bu dönemde hac ve umreye mahsus yeni yollara ihtiyaç duyulmamış, geçmişte kullanılan ticaret yolları yeterli görülmüştür. Ancak İslâm coğrafyası Abbâsîler döneminde neredeyse üç kıtayı kapsayan geniş bir alana yayılmıştır. Müslümanların sayısındaki artış bu güzergâhların yoğunluğunu da arttırmış ve bu yeni durum hac/ticaret yolları üzerinde yeni imar ve iskân faaliyetlerini zorunlu kılmıştır. Devlet merkezinin Bağdat’a intikali, Endülüs ve Mağrib gibi uzak beldelerden Müslümanların hacca gitme çabası da yeni rotaların oluşturulmasına zemin hazırlamıştır. Abbâsîler döneminin ilk asrında Müslümanlar dört ana güzergâhı takip ederek Mekke’ye ulaşmıştır: Bunlar; Bağdat-Mekke, Şam-Mekke, Mısır-Mekke ve Yemen-Mekke hac güzergâhlarıdır. Halife Mansûr zamanında (754-775) devlet merkezi yeni inşa edilen Bağdat’a taşınmıştır. Buna paralel olarak resmî hac kafilesinin hareket merkezi de Şam’dan Bağdat’a kaymıştır. Bu nakil, Bağdat-Mekke hac güzergâhı ismiyle yeni bir hac rotasını ortaya çıkarmıştır. Halife tarafından tayin edilen hac emîri bu şehirde toplanan kafileye önderlik yapardı. Ayrıca Kâbe’nin giydirilmesi için hazırlanan örtü ve Haremeyn halkına dağıtılacak hediyeler de Bağdat-Mekke kafilesiyle Mekke’ye ulaştırılırdı. Bağdat’ın hac kafilelerinin toplanma merkezi olmasıyla birlikte Mekke-Kûfe yolu kuzeye doğru uzatılarak hilâfet merkezine bağlanmıştır. Mekke-Kûfe yolundaki imar faaliyeti Mekke-Bağdat arasındaki yolun bir miktar kısalmasını sağlamıştır. Bağdat’tan yola çıkan hac kafileleri Kûfe, Kâdisiye, Feyd ve Medine gibi büyük şehirlerde mola verdikten sonra Mekke’ye ulaşırdı. Hacıların kutsal mekânlara ulaşmak için toplandıkları diğer bir merkez Şam’dır. Şam-Mekke güzergâhı Müslümanların hac yapmak için kullandıkları diğer bir güzergâhtır. Şam beldelerinden yola çıkan hacılar Tebûk ve Medine gibi ana mola yerlerine uğrayarak Mekke’ye ulaşırdı. Endülüs, Mağrib ve Kuzey Afrika’dan hacca gitmek isteyen Müslümanlar ise Mısır’daki el-Asker şehrinde toplanırdı. Mısır’da toplanan hacılar eski Şam topraklarına girerek kara yolu ile Mekke’ye gidebildikleri gibi bu hacılar, Kızıldeniz üzerinden deniz yolu ile de Mekke’ye gidebilirdi. Güvenlik açısından göz önüne alındığında Bağdat-Mekke güzergâhı en tehlikeli hac yoludur. Çünkü bu yolda hac kafilelerinin, isyancı grupların ve Bedevîlerin saldırıları ile karşı karşıya kalması mümkündü. Ancak Mısır-Mekke güzergâhı diğer üç güzergâhtan daha uzundur. Endülüs topraklarından yola çıkan bir hacının yaklaşık 7.000 km, Mağrib topraklarından yola çıkan bir hacının yaklaşık 5.500 km ve Kâhire’den yola çıkan kafilenin ise yaklaşık 1600 km bir yolu kat etmek zorundaydı. O dönemdeki ulaşım imkânları da göz önüne alındığında, Mağrib ve Endülüs beldelerinden hacca gitmek isteyen bir Müslümanın neredeyse tüm yılı hac ziyareti ile geçmekteydi. Mısır-Mekke güzergâhının ikinci bir talihsizliği ise bu güzergâhın devlet merkezine uzak olmasıdır. Bu nedenle Mısır-Mekke güzergâhına yeterince hizmet götürülememiştir. Hacıların dördüncü rotası Yemen-Mekke güzergâhıdır. Sanՙa şehrinde toplanan Müslümanlar Kızıldeniz’e paralel uzanan sahil yolunu takip ederek Mekke’ye ulaşırdı. Bu güzergâh diğerlerine nazaran daha kısa ve daha güvenlidir. Dört farklı güzergâhı takip ederek hacca giden Müslümanların genellikle eski ticaret yollarını kullanarak kutsal mekânları ziyaret ettikleri tespit edilmiştir. Çalışmada, Abbâsîlerin ilk asrında dünyanın dört bir tarafından hacca gitmek isteyen Müslümanların takip etikleri farklı güzergâhlar, bu güzergâhlar üzerindeki mola yerleri; hac yolculuklarının risk düzeyi gibi konular ele alınmıştır. Abbâsîlerin ilk asrında hac ziyareti eski ticaret yollarının rotasında herhangi bir değişikliğe sebep olmuş mudur? Hac ziyaretleri, ticaret yolları üzerinde ne tür imar ve iskân faaliyetlerinin yürütülmesini sağlamıştır? gibi soruların cevabı da bu çalışmada aranmıştır. Çalışmanın sonunda, hac ziyaretinin ticaret yolları üzerinde kısmî düzeyde bir rota değişikliğine sebep olduğu; ancak bu ziyaretin ticaret yollarında, önemli ölçüde bir imar ve iskân faaliyetlerine yol açtığı tespit edilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 8 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 4 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 22 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.