Abstract
Dezavantajlı gruplar arasında yer alan kadınlar göçten en çok etkilenenlerdendir. Bu
durumun yaşanmasında ise eşitsiz koşullarda yaşayan kadınların göç ile birlikte daha eşitsiz
koşullara boyun eğmek zorunda kalması etkili olmaktadır. Güncel göç literatüründe de
çoğunlukla erkeği birincil ve özne konumunda görürken kadını ise onunla hareket etmek
zorunda olan bir eşya gibi ikincil konumda görmektedir. Bu ilişkilendirmenin aksine göç
sürecinde kadınlar değişen sosyo-ekonomik ve kültürel yapının da etkisiyle değişimde aktif özne
olmuştur dolayısıyla toplumsal cinsiyet rolleri de bu değişimden bağımsız değildir. Rolleri gereği
süreci göçün feminizasyonuna dönüştürmüştür. Daha çok bireysel ya da psikolojik sorunların
çözümlenmesi veya davranışın iyileştirilmesi anlamlarını içeren baş etme, ilerleyen zamanlarda
bireysel/psikolojik sorunlar kadar, aile, aile içi ya da aileler arası ilişkilerini, grup veya
toplulukların eylemlerini de kapsar hale gelmiştir. Baş etme daha çok, bireyin ya da grubun
(ailenin) karşılaştıkları sorunu veya engeli ortadan kaldırıcı araçlar bulma çabası, sahip olduğu
imkân ve kaynakları seferber etmesi olarak tanımlanmaya başlanmıştır; bu çalışmada da
göçmen kadınlar özelinde kullanılan baş etme benzer süreçleri ve anlamları içermektedir. Bu
çalışmada göçmen kadınların değişen cinsiyet rollerine bağlı olarak gündelik hayatlarında
geliştirdikleri baş etme stratejileri ve bunun sosyo-kültürel değişime uyum çabalarını nasıl
etkilediğini gündelik hayat kuramsal çerçevesinde saha verileriyle analiz edilecektir. Bu çalışma
YOBÜ BAP Birimi tarafından desteklenen projeden üretilmiştir.