In this article, the social character types which was occured by Erich Fromm’s character realizing and the concepts of “to have” and “to be” will be examined with the understanding of radical humanistic religion from the perspective of psychology of religion. According to Fromm, who considers these two concepts comparatively; according to the principle of “to have”, the person in the non-creative orientation, having in life, human, knowledge; aims to spend life for gain by having the ambition and ambition to have more things. According to the principle of “to be”, the person in the creative orientation is free from the ambition to obtain sovereignty and accepts everything with its own integrity. This person likes to exist in her own vibrancy without connecting to anything material. Based on the principles of “to have” and “to be”, and living character types according to these principles, Fromm has put forward the notions of humanitarian and authoritarian religion. In the authoritarian religion, which is the authority of God, is an obstacle to the realization of man; He advocated that godless humanistic religion aims to create himself by enabling him to reach full independence, which allows the development of man on the basis of ın being mas, to develop his potential at the highest level and to reach virtue. Man has idolized his passion for having many things he lived for and made his system a religion. At the same time, when man idols God, he breaks away from his inner experiments and adapts only to political doctrines. He doesn't know what he believes and what he does. He won't have the courage to call it. It turns into someone whose faith is based on it but doesn't make sense in its inner world. The faith in the concept of “to be” is an attitude of internal orientation, showing an attitude to behave. The belief in God is not only an entity that wants to establish itself as an authority, but also becomes a phenomenon that is activated in the consciousness of man and is reflected in everything that man does. Therefore, Fromm is the human social system based on the principle of “having” to offer; that the never-ending trilogy of unlimited production, absolute freedom and unrestricted happiness never happened; on the contrary, it advocates that a radical humanist new society should be built based on the principle of being a human being and becoming more aware of the principle of having people. If Fromm's religion is interpreted in terms of the religion of Islam, Islamic religion increases the sense of sharing and solidarity with people like worship and alms, and that the internalization of the belief in monotheism, which is the basis of Islamic religion, is the God of all things in the world. That the real life is the Hereafter and that the life of the world is temporary.
Bu çalışmada, Erich Fromm’un karakter anlayışıyla biçimlendirdiği sosyal karakter tipleri ile birlikte varoluşun iki temel ögesi olarak nitelendirdiği; “sahip olmak” ve “olmak” kavramları temel alınarak Fromm’un radikal hümanistik din anlayışı, din psikolojisi perspektifinden incelenmiştir. Bu iki kavramı karşılaştırmalı olarak ele alan Fromm’a göre “sahip olmak” ilkesine göre yaşayan yaratıcı olmayan yönelişteki insan yaşamında mala, mülke, insana, bilgiye sahip olma; yaşamını daha fazla şeye sahip olma hırs ve ihtirasına kapılarak kazanç için geçirmeyi amaçlar. “Olmak” ilkesine göre yaşayan yaratıcı yönelişteki insan ise egemen olmak, elde etmek hırsından arınık olup her şeyi olduğu gibi kendi bütünlüğüyle kabul eder. Maddesel olan hiçbir şeye bağlanmadan var olanı kendi canlılığı içinde sever. “Sahip olmak” ve “olmak” ilkelerini ve bu ilkelere göre yaşayan karakter tiplerini temel alan Fromm, hümaniter ve otoriter din kavramlarını ortaya atmıştır. Otorite kabul edilen Tanrı’ya bağlı olarak yaşanan otoriter dinin insanın kendisini gerçekleştirmesine engel olduğunu; Tanrısız hümaniter dinin ise “olmak” temelinde insanın gelişimine olanak tanıyan tam bağımsızlığa ulaşmasını sağlayarak kendini yaratmasını, içinde bulunan potansiyeli en üst düzeyde geliştirmesini ve erdeme ulaşmasını amaçladığını savunmuştur. İnsan, uğruna yaşadığı birçok şeyi sahip olma tutkusuyla putlaştırmış ve içinde bulunduğu sistemi din haline getirmiştir. Aynı zamanda insan Tanrı’yı da putlaştırdığı zaman kendi içsel deneylerinden koparak yalnızca politik doktrinlere uyum sağlayan, inandığı şeyin ne olduğunu, neyi niçin yaptığını bilmeyen ve bunu arama cesaretini de gösteremeyen inancını kendine dayanak gösteren ancak iç dünyasında hiçbir anlam ifade etmeyen birine dönüşmüştür. “Olmak” kavramındaki inanç ise bir içsel yönlenme biçimi ile beraber ortaya bir tavır koyma, davranış gösterme anlamını taşır. Tanrı’ya duyulan inanç kendini otorite olarak kabul ettirmek isteyen bir varlık olmaktan öte insanın bilincinde aktifleşen ve insanın yaptığı her şeye yansıyan bir olguya dönüşür. Dolayısıyla Fromm, “sahip olmak” ilkesi üzerine kurulmuş endüstriyel toplumsal sistemin insana vadettiği; sınırsız üretim, mutlak özgürlük ve kısıtlanmamış mutluluk üçlemesinin, kısaca gelişim dini üçlemesinin hiçbir zaman gerçekleşmediği; aksine insanı daha çok mutsuzluğa, bunalıma sürüklediği, bu sebeple insanların “sahip olmak” ilkesinden “olmak” ilkesine geçmesi ve “olmak” ilkesine dayalı radikal hümanist yeni bir toplum inşa edilmesi gerektiğini savunur. Fromm’un din ayrımı, İslam dini açısından yorumlandığında, İslam dininin, zekât ve sadaka gibi ibadetlerle insanların paylaşma ve dayanışma duygusunu artırdığı ve İslam dininin temelinde bulunan tevhid inancının içselleştirilmiş şekilde yaşanılmasının insanı modern çağ putlarının sürüklediği bunalımdan kurtararak, dünyada aslında her şeyin sahibinin Allah olduğunu, asıl yaşamın ahiret olduğunu ve dünya hayatının gelip geçici olduğunu anlamasını sağladığı dolayısıyla Fromm’un savunduğu Tanrısız hümaniter din anlayışının İslam karşısında bir geçerliliğinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 20, 2018 |
Submission Date | July 15, 2018 |
Acceptance Date | November 25, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 4 Issue: 2 |