Bu makale Ebu’l-Hasan el-Vâhidî’nin (ö. 468/1076) Ebû Abdurrahman es-Sülemî (ö. 412/1021) hakkında “Eğer o (Sülemî) bunların tefsir olduğuna inanıyorsa küfre girmiştir.” şeklindeki sözü üzerine bir tahlili içermektedir. Vâhidî’nin bu cümleyi onun Hakâiku’t-Tefsîr adlı eserinde yer alan tasavvufî-işârî yorumlar üzerine söylediği İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî’nin (ö. 643/1245) Fetâvâ’sında aktarılmaktadır. Sözün bizâtihi Vâhidî tarafından yazılı olarak kaydedildiğine dâir bilgi olmadığı gibi İbnü’s-Salâh’ın Fetâvâ’sı da kendisi tarafından değil talebelerince kaleme alınmıştır. Sonraları özellikle ulûmü’l-Kur’ân eserleri başta olmak üzere birçok kitapta aktarılan bu ifade işârî-sûfî tefsir aleyhinde şöhret kazanmış, özellikle tasavvuf karşıtlarınca kullanılmış hatta kimilerince Vâhidî’nin Sülemî’yi net bir şekilde tekfir ettiği söylenmiştir. Bu çalışma kapsamında varılan sonuca göreyse Sülemî’nin yahut işârî tefsir erbâbı olan diğer sûfîlerin Vâhidî tarafından bu sözlerle tekfir edilmesi imkân haricidir. Zira Vâhidî, Ebû İshak es-Saʻlebî’nin (ö. 427/1035); Saʻlebî ise Sülemî’nin öğrencisidir. Ayrıca üçü de Nişabur bölgesinin Şâfiî ulemasındandır. Bu durumda hem ilmî silsile bakımından hem de bizzat sûfî olmasa bile tasavvuf kültürü açısından Sülemî’yle irtibatlı olan Vâhidî’nin, kendi üstadının üstadı olan zâtı bu şekilde itham etmesi akla ve vakıaya uygun görünmemektedir. Dolayısıyla onun ilgili tespiti daha ziyade tefsir-te’vîl ayrımı perspektifiyle ve muhali farz etmek suretiyle yapılmış izlenimi vermektedir. Söz konusu tefrike göre “tefsir” âyetin zâhir lafzından maksud olan ilâhî muradı ortaya koymaktır. Sûfîlerin sübjektif izahları ise bu minvâlde değildir. O zaman Vâhidî’ye göre Sülemî farzımuhal bunun aksini iddia etmiş olsaydı o zaman sübjektif izahları ilâhî murada eşitlemiş ve küfre girmiş olabilirdi. Yani bu sözle yapılan asıl vurgu tefsirin mahiyetinedir. Ne ki Sülemî’nin diğer birçok âlim gibi tefsir ve te’vîli bu şekilde birbirinden ayırmadığı anlaşılmaktadır.
-
-
-
Tefsir Te’vîl Vâhidî Sülemî Hakâiku’t-Tefsîr İbnü’s-Salâh. Tafsir Ta’wil Vāhidī Sulamī Haqāiq al-Tafsīr Ibn al-Salāh
-
This article is contains an analysis on the saying of Abu’l-Hasan al-Vāhidī’s (d. 468/1076) about Abū Abd al-Raḥmān al-Sulamī (d. 412/1021), “If he (Sulamī) believes that these are tafsir, he has disbelieved.” In the Fatawa of Ibn al-Salāh al-Shahrazūrī (d. 643/1245) it is reported that, Vāhidī said this sentence on the mystical-Ishari interpretations in Sulamī’s work named Haqāiq al-Tafsīr. There is no information that the word was recorded in writing by Vāhidī himself; In addition, Ibn al-Salāh’s Fatawa was written not by him but by his students. This expression, which was later quoted in many books, especially in the works of ulūm al-Qur’an, gained fame against ishari-sufi tafsir; it was used especially by the opponents of sufism, and it was even said by some that Vāhidī made a clear takfir of Sulamī. This expression, which was later quoted in many books, especially in the works of ulūm al-Qur’an, gained fame against ishari-sufi tafsir and was used especially by opponents of mysticism. It has even been said by some that Vāhidī openly accused Sulamī of disbelief. According to the conclusion reached within the scope of this study, it is not possible for Sulamī or other sufis who are experts of ishari tafsir to be declared unbelievers by Vāhidī with these words. As a matter of fact Vāhidī is a student of Abu Ishaq al-Thaʻlabī (d. 427/1035) and Thaʻlabī is a student of Sulamī. In addition, all three of them are Shafiʻi scholars of the Nishapur region. In this case, Vāhidī is related to Sulamī both in terms of scientific line and in terms of sufi culture, even if he is not a sufi himself. It does not seem reasonable and factual for him to accuse the person who is the master (ustaz/teacher) of his own master in this way. Therefore, his relevant determination gives the impression that it was made with the perspective of tafsir-ta’wil distinction and the assumption of something that is not possible. According to the aforementioned distinction, “tafsir” is to reveal what is meant by Allah with the words of the verse. However, the subjective explanations of the sufis are not within this scope. Then, according to Vāhidī, if Sulamī had claimed the opposite, then he would have equated subjective explanations with what Allah meant, and thus would have entered into disbelief. In other words, the main emphasis made by the expression quoted from Vāhidī is on the nature of tafsir. However, it is understood that Sulamī, like many other scholars, did not distinguish between tafsir and ta’wîl in this way.
-
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Project Number | - |
Publication Date | December 30, 2022 |
Submission Date | November 12, 2022 |
Acceptance Date | December 10, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 16 |