One of the factors leading to the emergence of some rulings (ḥukms) related to zakāh in Ḥanafī fiqh thought peculiarly is the ʿayn-dayn distinction. What makes this distinction functional in terms of Ḥanafī fiqh thought is the way in which the dayn is interpreted in terms of its nature. Four issues come into prominence in terms of the relationship between the ʿayn-dayn distinction and the rulings on zakāh. These issues determine the scope of this article. The first of these is what kind of relationship exists between the full ownership-incomplete ownership (al-milk al-tām and al-milk al-nāqiṣ) distinction and the ʿayn-dayn distinction. The second is which type of dayn is subject to zakāh. The third is what kind of a relationship exists between the perfect execution (al-adā’ al-kāmil)-incomplete execution (al-adā’ al-nāqiṣ) distinction and the ʿayn-dayn distinction. The fourth is whether it is possible to pay the zakāh with the dayn. Answering the mentioned four issues in terms of Ḥanafī fiqh thought constitutes the purpose of this article. According to Abū Ḥanīfa, dayn (al-māl al-hukmī) on debtor’s dhimma has the quality of māl al-ḍimār and is not within the scope of full ownership for the creditor. According to Imāmayn, dayn is included in full ownership and is subject to zakāh, except for two exceptions. According to Abū Ḥanīfa, who classifies the receivables as strong, medium and weak receivables, strong receivables are subject to zakāh, but weak receivables are not. The fact that strong receivables are subject to zakāh is due to the fact that they have emerged as a result of the conversion of a ayn which is subject to zakāh to dayn. Two different views have been reported from Abū Ḥanīfa regarding the medium receivables. As a result of the ʿayn-dayn distinction, in Ḥanafī fiqh thought, the execution of zakāh obligation with debt was not seen as legitimate except for one exception.
Hanefî fıkıh düşüncesinde zekâtla ilgili kimi hükümlerin kendine özgü biçimde açığa çıkmasına kaynaklık eden hususlardan biri, ayn-deyn ayrımıdır. Bu ayrımı Hanefî fıkıh düşüncesi bakımından işlevsel kılan, mahiyeti itibarıyla deynin anlaşılma biçimidir. Ayn-deyn ayrımı ile zekâtla ilgili hükümler arasındaki ilişki bakımından dört husus öne çıkmaktadır ki bu hususlar aynı zamanda çalışmanın kapsamını belirlemektedir. Bunlardan ilki, tam mülkiyet-nâkıs mülkiyet ayrımı ile ayn-deyn ayrımı arasında ne tür bir ilişki bulunduğu; ikincisi, hangi türden deynin zekâta tabi mal kapsamına girdiği; üçüncüsü, kâmil edâya elverişli mal-nâkıs edâya elverişli mal ayrımı ile ayn-deyn ayrımı arasında nasıl bir ilişki olduğu; dördüncüsü ise, zekât yükümlülüğünün deynle edâsının mümkün olup olmadığıdır. Sözü edilen dört hususun Hanefî fıkıh düşüncesi açısından cevaplanması, bu çalışmanın amacını teşkil etmektedir. Ebû Hanîfe’ye göre, borçlunun zimmetinde bulunan deyn (hükmî mal), alacaklıya nispetle mâl-i dımâr niteliğinde olup tam mülkiyet kapsamına girmemektedir. İmâmeyne göre ise deyn, iki istisnası dışında tam mülkiyetin konusu olup zekâta tabidir. Alacakları; kuvvetli, orta ve zayıf alacak şeklinde tasnif eden Ebû Hanîfe’ye göre kuvvetli alacaklar zekâta tabidir, zayıf alacaklar ise değildir. Kuvvetli alacakların zekâta tabi olması, onların zekâta tabi bir aynın deyne dönüşümü sonucu açığa çıkmış olmaları sebebiyledir. Orta kuvvette alacaklar konusunda ise Ebû Hanîfe’den, onların zekâta tabi olduğu ve olmadığı biçiminde iki farklı görüş nakledilmiştir. Ayn-deyn ayrımı sebebiyle Hanefî fıkıh düşüncesinde, zekât yükümlülüğünün alacakla edâsı, bir istisnası dışında, meşru görülmemiştir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Submission Date | March 26, 2022 |
Acceptance Date | June 8, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 |