Osmanlı Devleti’nin XVII. yüzyılda başlayan güç kaybı, XIX. yüzyılda özellikle Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı milliyetçilik akımının etkileriyle parçalanmaya dönüştü. Oluşan ayrılıkçı milletçilik hareketi Osmanlı toplumu içinde, öncelikli olarak Sırp, Rum, Bulgar, Romen, gibi Hıristiyan unsurlar, sonradan da Arap, Arnavut gibi Müslüman unsurlar arasında yaygınlık kazanmaya başladı. Bu hareketlerin giderek güç kazanması Pax Ottomana da denilen Osmanlı birlik ve beraberlik anlayışına ağır darbeler indirdi. I. Dünya Savaşı başlarında, daha önceki dönemde ortaya çıkan ayrılıkçı Balkan milliyetçiliğinden etkilenerek Anadolu Rumları arasında, İtilaf güçlerine casusluk yapma ya da altıncı kol olarak da nitelenebilecek çeteleşmeler hükümet aleyhindeki faaliyetler olarak görülmeye başladı. Bunların yanında askere alınan azınlıklara mensup askerler arasında yoğun oranda firar teşebbüsleri gerçekleştirildi. Ülke dışına firar eden azınlık askerlerinin İtilaf Devletleri'nin askeri kıtalarına katıldıkları, ülke içine firar edenlerin ise çeteler oluşturdukları görüldü. Oluşan bu sürecin gerek yerli Müslüman halka, gerekse cephelerdeki Osmanlı askeri birliklerine zarar vermeye başlaması üzerine hükümet tarafından zararlı faaliyetleri görüldüğü tespit edilen Rum topluluklarının zorunlu olarak ikamet bölgeleri değiştirildi. Bu yazının amacı, hükümet kararı sonucunda gerçekleştirilen Rum tehcirinin hangi nedenlere dayandırıldığı, sevkiyat ve yeniden yerleştirilme aşamalarında ne gibi zorluklarla karşılaşıldığı ve sonuçlarının neler olduğu sorularına cevap bulabilmektir.
The Ottoman Empire’s loss of power from the 17th century transformed into disintegration in the 19th century, particularly with the effect of the movement of nationalism emerging from the French Revolution. The separatist nationalist movement primarily became widespread among non-Muslim groups like Serbs, Greeks, Bulgarians, and Romanians; and subsequently Muslim groups such as Arabs and Albanians within the Ottoman society. As these movements became progressively powerful, this situation strongly hit the Ottoman understanding of unity and solidarity, namely Pax Ottomana. In the first years of the World War I, activities against the government such as espionage on favor of Allied powers or partisan activities which could be referred to the sixth column began to blow up among the Anatolian Greeks, affected by the separatist Balkan nationalism emerging in former periods. Besides; the soldiers, recruited from minority sections of the society, largely attempted to desert. It was a fact that the minority soldiers who could desert outside the country joined the Allied troops and those who could desert inside the country formed partisans. After this process began to harm both the local Muslim people and the Ottoman troops in the front; the Greek groups, which are detected by the government to carry out harmful activities were compulsorily relocated. The objective of the article is to provide an answer to the questions: the Greek relocation executed by a government decision was based on which factors, what difficulties were faced during the shipment and relocation stages and what their consequences were
Other ID | JA67ZB77JK |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | September 1, 2007 |
Submission Date | September 1, 2007 |
Published in Issue | Year 2007 Volume: 6 Issue: 14 |