One of the most tragic results of wars is that civilians living in war territories have to
leave their settlements, that is, migration. The fate of the Caucasia was deeply influenced by
these migrations as much as by the battles fought in the Caucasian Front in the First World
War. Having begun in the first days of the war in 1914, migrations continued uninterruptedly
until 1917. The Muslim population of the region where the Turkish-Russian conflict was
experienced had to immigrate westwards in parallel to the Russian advancement.
The number of migrants climaxed after the Russian occupation of Erzurum in 1916.
Local people, all kinds of transportation means of whom had been seized by the Turkish
army, retreated along with the army to the inner parts of Anatolia despite the freezing cold
as they did not want to live under a yoke. Upon occupation of Trabzon in the same year,
local people immigrated westwards over Ordu and Giresun. Mostly the sea route and boats
were used during the immigration. The immigrants had to cope with gang attacks, epidemics
and hunger along the path despite all kinds of precautions taken by the Ministry of Internal
Affairs and the Governorships of Erzurum and Trabzon. Those who migrated through the
Black Sea were attacked by the Russian Navy. The migration wave that started from Erzurum
extended over Erzincan and Sivas to Kayseri, Niğde, Kırşehir and Çatalca. And those who
immigrated southwards spread to a wide region up to Diyarbakır and Adana.
This study examines the migration movements between 1915 and 1917 based on
the Turkish General Staff’s Archive of Military History and Strategic Studies (ATASE), the
Turkish Prime Ministry’s Ottoman Archive and memoirs.
Savaşların en trajik sonuçlarının başında, savaş bölgelerinde yaşayan sivil halkın
yaşadığı bölgeleri terk etmeleri yani göçler gelmektedir. Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas
Cephesi’nde yaşanan savaşlar ile muhaceret bölgenin kaderini derinden etkiledi. 1914
yılında savaşın ilk günlerinde başlayan muhaceret 1917 yılına kadar aralıksız olarak devam
etti. Türk-Rus mücadelesinin yaşandığı bölgedeki Müslüman ahali Rus ilerlemesine paralel
olarak sürekli batıya doğru göç etmek zorunda kaldı
1916 yılında Erzurum’un Rus işgaline uğramasının ardından göç eden insan sayısı
doruk noktaya ulaştı. Türk ordusu geri çekilirken cephane ve ikmal araçlarını nakletmek
için sivil halkın elindeki araçlara el koymuştu. Tüm ulaşım araçlarına el konulmuş olan halk
dondurucu soğuğa rağmen boyunduruk altında yaşamak istemediği için orduyla beraber
Anadolu’nun içlerine doğru geri çekildi. Trabzon’un aynı yıl içerinde işgali sonrası bölge
halkı Ordu ve Giresun üzerinden batıya doğru göç etti. Göç sırasında çoğunlukla deniz yolu
ve kayıklar kullanıldı. Dâhiliye Nezareti, Erzurum ve Trabzon Valilikleri tarafından alınan her
türlü tedbirlere rağmen muhacirler yol boyunca çete saldırıları, salgın hastalıklar ve açlıkla
mücadele etmek zorunda kaldılar. Karadeniz üzerinden göç edenler ise Rus donanmasının
saldırılarına maruz kaldı. Erzurum’dan başlayan göç dalgası Erzincan ve Sivas üzerinden
Kayseri, Niğde, Kırşehir ve Çatalca bölgelerine kadar yayıldı. Bölgenin güneyine göç edeneler
ise Diyarbakır ve Adana’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayıldılar.
Bu çalışmada 1915-1917 yıllarındaki göç hareketleri Genelkurmay Başkanlığı ATASE
Arşivi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve hatıratlar çerçevesinde ele alınmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | August 26, 2016 |
Submission Date | April 27, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 16 Issue: 32 |