al-Balāgha, which was used as a faculty by poets and orators during the period al-Jāhilīyah, reached its scientific maturation after the preparation and development period and subsequently became an independent branch in Arabic language sciences. The al-Badīʻ section of the al-Balāgha subjects saw the introduction of new disciplines, which were subsequently discussed under three headings: "al-Maʻānī- al-Bayān- al-Badīʻ". This was spearheaded by Abū Yaʻqūb al-Sakkākī (d. 626/1229), and continued by the authors of the sharḥ and ḥāshiyat period following Sakkākī. One of these arts is the art of tajāzub, the definition and naming of which belongs to Sa‘duddīn al-Taftāzānī (d. 792/1390). This art, which is employed as a literary term in many different disciplines, is also used effectively in the science of fiqh. One of the scholars who benefited from this art in the field of fiqh is Kuhistānī (d. 962/1555). Kuhistānī used the art of tajāzub to explain the issues of wujūb of ‘ushr and khiyār al-shart in his work Jāmi’u’r-rumūz. However, as the term tajāzub, as used by Kuhistānī was not understood in the scholarly world and remained an ambiguous expression, some treatises were written to elucidate what was meant by this expression. One of these is the treatise of 'Abdulghanī al-Nāblusī (d. 1143/1731) called al-Nasīmu al-rebī'ī fī al-tajāzub al-badī'ī, which serves as the foundation of our study. The primary objective of al-Nāblusī wrote this treatise was to refute the arguments of Sayyid Ahmad al-Hamawī (d. 1098/1687), who had written a concise treatise called Asna al-metālib fī beyānī ma'ne al-tajāzub before him, with the aim of explaining the statements of Kuhistānī. al-Nāblusī saw this treatise by al-Hamawī and stated that he reached erroneous in some of his conclusions, and consequently he composed the aforementioned treatise as a refutation. Nāblusī, who criticized Hamawī's explanations, proceeded to re-explicate Kuhistānī's statements on the wujūb of ‘ushr and khiyār al-shart in terms of the art of tajāzub and refuted Hamawī's six views on these issues, with the presentation of compelling evidence. Nāblusī's stands out with its rich use of sources, simple style and explanatory examples, and contains comprehensive information on the art of tajāzub. In this study, firstly, the concept of tajāzub is explained and the aforementioned treatise of Nāblusī is analysed in detail by comparing it with the treatise of Hamawī, which he refuted. At this point, firstly, the statement of Kuhistānī, which is the basis of the discussion, is given, then Hamawī's explanation on the subject is mentioned, and finally Nāblusī's refutation is given. In the last part of the study, the edited text of Nāblusī's treatise is given.
Câhiliye döneminde şair ve hatipler tarafından bir meleke olarak kullanılan belagat, geçirdiği hazırlık ve gelişim döneminin ardından ilmî teşekkülünü tamamlayarak Arap dil ilimlerinde müstakil bir dal haline gelmiştir. Ebû Ya‘kûb es-Sekkâkî (öl. 626/1229) öncülüğünde “meânî-beyân-bedî‘” olarak üç başlık altında ele alınmaya başlanan belagat konularının bedî‘ kısmına, Sekkâkî sonrası şerh ve hâşiye dönemi müellifleri tarafından yeni sanatlar eklenmiştir. Bu sanatlardan birisi de tarif ve tesmiyesi Sa‘duddîn et-Teftâzânî’ye (öl. 792/1390) ait olan tecâzüb sanatıdır. Farklı pek çok disiplinde ilmî ve edebî bir terim olarak yer alan bu sanatın etkin kullanım alanlarından birisi de fıkıh ilmidir. Fıkıh sahasında bu sanattan istifade eden âlimlerden birisi Şemsuddîn Muhammed el-Kuhistânî’dir (öl. 962/1555). Kuhistânî Câmi‘u’r-rumûz adlı eserinde öşrün vücûbiyeti ve şart muhayyerliği konularını izah etmek üzere tecâzüb sanatına başvurmaktadır. Ne var ki Kuhistânî’nin kullandığı tecâzüb ifadesi ilim dünyasında anlaşılamayıp muğlak ifadeler olarak kalınca bu ifadelerden kastın ne olduğunu açıklayan bazı risâleler kaleme alınmıştır. Bunlardan birisi de ‘Abdulganî en-Nâblusî’nin çalışmamıza esas olan en-Nesîmu’r-rebî‘î fi’t-tecâzübi’l-bedî‘î adlı risâlesidir. Nâblusî’nin bu risâleyi kaleme almasının ana nedeni, kendisinden önce Kuhistânî’ye ait ifadeleri açıklamak gayesiyle Esne’l-metâlib fî beyâni ma‘ne’t-tecâzüb adında muhtasar bir risâle kaleme alan Seyyid Ahmed el-Hamevî’ye (öl. 1098/1687) reddiye yapmaktır. Nâblusî, Hamevî’ye ait bu risâleyi görmüş ve onun tespitlerinden bazılarını hatalı bulduğunu belirterek reddiye mahiyetinde mezkûr risâlesini kaleme almıştır. Hamevî’nin açıklamalarına ciddi eleştiriler getiren Nâblusî, öşrün vücûbiyeti ve şart muhayyerliği hususlarındaki Kuhistânî’ye ait ifadeleri tecâzüb sanatı açısından yeniden açıklama yoluna gitmiş ve bu konularda Hamevî’ye ait toplamda altı görüşe deliller getirmek suretiyle reddiye yapmıştır. Nâblusî’nin bu risâlesi; zengin kaynak kullanımı, yalın ifade üslûbu ve açıklayıcı örneklerle öne çıkmakta, tecâzüb sanatına dair kapsamlı bilgiler ihtiva etmektedir. Bu araştırma ile ilk olarak tecâzüb kavramı Teftâzânî üzerinden açıklanmış; ardından Nâblusî’nin mezkûr risâlesi, reddiye yaptığı Hamevî’ye ait risâleyle mukabele edilmek suretiyle detaylı olarak analiz edilmiştir. Bu noktada ilk olarak tartışmaya esas olan Kuhistânî’ye ait ifade verilmiş, ardından Hamevî’nin konuya dair açıklaması zikredilmiş, son olarak da Nâblusî’nin reddiyesine yer verilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise Nâblusî’ye ait risâlenin tahkikli metni yer almaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Arabic Language and Rhetoric, Islamic Law |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2024 |
Submission Date | January 24, 2024 |
Acceptance Date | October 10, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 28 Issue: 2 |
Cumhuriyet Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).