The relationship between the reason and revelation is one of the most remarkable and controversial aspects of the method of kalam. In the classical kalam books, it seems to be attempted to provide a balance in this issue by separating aqliyyat (knowledge originated from human reason) and sam'iyyat (knowledge originated from the divine revelation). However, it is possible to say that the reason and the revelation, which are two independent sources of information, are to intersect in the context of the prophethood. According to the Maturidis, the prophethood corresponds to the mumkin (the possible field) which is outside of the wajib (necessary) and mumtani‘ (impossible) fields that reason is certain. Hence, there is a need for a source of information other than reason. However, this evaluation from viewpoint of subject and scope of the prophethood does not mean that the Maturidiyya also deals with the prophethood in the framework of mental possibilities as it is in Ash'ariyya. At this point, the Maturidis are close to the Mu'tazili teachings in a surprising manner are to embrace the view that to send a prophet is obligatory for God.
Akıl-vahiy
ilişkisi kelâm yönteminin en dikkat çekici ve tartışmalı boyutlarından birini
teşkil eder. Klasik kelâm kitaplarında akliyyât (ulûhiyet) ve sem‘iyyât
ayrımına gidilerek bu konuda bir denge sağlanmaya çalışıldığı görülür. Bununla
birlikte birbirinden bağımsız iki ayrı bilgi kaynağı olan akıl ile naklin nübüvvet
meselesi bağlamında kesiştiğini söylemek mümkündür. Mâtürîdîler’e göre nübüvvet
kurumu aracılığıyla elde edilen bilgi, aklın hükmünün kesinlik taşıdığı vâcip
(zorunlu) ve mümteni‘ (imkânsız) alanının dışında kalan, bu sebeple de akıl
dışında başka bir bilgi kaynağına ihtiyaç duyulan mümkünler sahasına
karşılık gelmektedir. Ancak risâletin konusu ve kapsamı açısından yapılan bu
değerlendirme Mâtürîdî düşüncenin, Allah’ın peygamber göndermesinin gerekliliği
(nübüvvetin hükmü) açısından da nübüvveti, Eş‘ariyye’de olduğu gibi, aklî imkân
(zorunsuzluk) çerçevesinde ele aldığı anlamına gelmez. Bu noktada şaşırtıcı bir
biçimde Mu‘tezilî öğretiye yaklaşan Mâtürîdîler, nübüvvetin değeri bakımdan
zorunlu (vâcip) olduğu görüşünü benimsemektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 5 Issue: 9 |
Dergiabant is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).