İkinci Dünya Savaşı’nın vahşeti ve bunu takip eden Avrupa’daki zorlayıcı toparlanma dönemi, insan masumiyetini silip yerine, savaş öncesi ve savaş zamanında işlenen suçlardan kaynaklayan hiç bitmeyen suçluluk duygusunun yer almasıyla sonuçlandı. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde insanların çoğu hayatlarının, daha önce görünmez olan bencillik ve ikiyüzlülük tarafından şekillendirildiğini fark ettiler; bu da onları, masumiyetin kaybına ve o andan itibaren gündelik yaşamın anlamsızlığına ve rasyonelleştirilmiş varoluşun anlamına duyulan güvenin kaybolmasına dayanarak “düşmelerini” deneyimlemeye yönlendirdi. Bu bağlamda varoluşçu düşüş kavramı hem Albert Camus’nün Düşüş romanında hem de William Golding’in Serbest Düşüş adlı eserinde tekrarlanan bir temadır. Düşüş, yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki pek çok varoluşçu romanın öncüsü olurken, yeni tarihsel ortamda yaşanan umutsuz ve nihilist bir mücadele içinde boğulan insanı tasvir ederken, üç yıl sonra yazılan Serbest Düşüş romanı da insanın günahı, özgür iradesi, suçluluk, yabancılaşma ve özgürlük kaybı kavramlarını ele alan en iyi kurgu örneklerinden biri haline gelir. Dolayısıyla bu makalenin amacı, Camus’nün Düşüş ile Golding’in Serbest Düşüş romanlarında varoluşçu düşüş kavramını ele alışları açısından analiz etmek ve birbirleriyle karşılaştırmaktır.
The atrocities of World War II and the following grim period of recovery in Europe resulted in the fact that human innocence was wiped away and replaced by the state of never-ending guilt for crimes committed in the pre- and post-WWII period. The overwhelming majority of people realized that their lives were wrought by the previously dormant qualities of selfishness and hypocrisy leading them to experience their “fall”, standing for the loss of innocence and disappearing trust in the meaning of rationalised existence, from then on was undermined by the absurdity of everyday life. The concept of the existentialist fall is a recurrent theme both in Albert Camus’ The Fall and William Golding’s Free Fall. While The Fall is the forefather of many existentialist novels of the second part of the twentieth century, portraying man strangled in a hopeless and nihilist struggle taking place in the new historical environment, Free Fall, in its turn, written three years later, managed to become one of the best specimens of fiction dealing with the concepts of human sin, free will, guilt, alienation and loss of freedom. Therefore, the aim of this paper is to analyse and compare Camus’ The Fall with Golding’s Free Fall in terms of their treatment of the concept of the existentialist fall.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | British and Irish Language, Literature and Culture |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Early Pub Date | October 17, 2024 |
Publication Date | October 25, 2024 |
Submission Date | March 10, 2024 |
Acceptance Date | October 4, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Issue: 37 |
Dicle University
Journal of Social Sciences Institute (DUSBED)