Objectives: Fine-needle aspiration biopsy (FNAB) is the gold standard in the management of thyroid nodules and specimen should be obtained from dominant nodule. In our study, we aimed to compare the FNAB and histopathology results of dominant and non-dominant nodules and to evaluate the association between nodule size and histopathology results in patients with MNG. Materials and methods: Between 2009 and 2010, 197 cases who had diagnosed MNG were analyzed. These cases were performed FNAB from both dominant nodule and non-dominant nodule. 26 patients with inadequate cytological results were excluded and 171 cases were included in the analysis. Malignant ultrasonographic (US) features were defined as showing marked hypoechogenicity, microcalcifications, solid structure and not having peripheral halo. Results: No statistically significant difference was observed between malign cytology and suspected cytology ratios of dominant nodules and non-dominant nodules (p=0.083). Malignancy rates were higher at dominant nodules not having peripheral halo and non-dominant nodules including microcalcification at US. Also statistically significant difference was not observed (p=0.485) between malign histopathology rates of dominant and non-dominant nodules after surgery. Conclusions: According to cytological and histopathological results of patients with MNG, there was no significant difference between the malignancy ratio of dominant and non-dominant nodules. There is no obvious correlation between malignancy and nodule size in patients with MNG. We think that FNAB obtained not from only dominant nodules but also nodules with suspicious features of malignancy is necessary for most accurate diagnosis.
Amaç: İnce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) tiroid nodüllerine yaklaşımda altın standarttır ve multinodüler guatrda (MNG) dominant nodülden İİAB yapılması önerilmektedir. Çalışmamızda MNG tanılı olgularda dominant ve dominant olmayan nodül İİAB ve histopatoloji sonuçlarını karşılaştırarak nodül boyutu ile patoloji sonuçları arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve yöntem: 2009–2010 tarihleri arasında hem dominat nodülden hem de dominat olmayan nodülden İİAB yapılan MNG tanılı 197 olgu incelendi. İİAB sonucu yetersiz gelen 26 olgu çalışmaya dâhil edilmedi ve 171 olgu değerlendirildi. Ultrasonografide (US) malignite kriteri olarak nodülün hipoekoik patern, solid yapı, mikrokalsifikasyon içermesi ve periferik halosu olmaması özellikleri kullanıldı. Bulgular: Dominant nodüller ile dominant olmayanların malignite veya şüpheli sitoloji oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark izlenmedi (p=0.833) US de periferik halosu olmayan dominant nodüllerde ve mikrokalsifikasyon içermeyen dominant olmayan nodüllerde malignite daha yüksek oranda izlendi. Cerrahi sonrası yapılan patolojik değerlendirmede elde olunan malignite oranlarında da dominant ve dominant olmayan nodüller arasında anlamlı ilişki bulunmadı (p=0.485). Sonuç: Multinodüler guatr tanılı olguların hem sitolojik hem de histopatolojik değerlendirmesinde dominant ve dominant olmayan nodüller arasındaki malignite oranlarında anlamlı fark bulunmamaktadır. Multinodüler guatr\'lı olgularda malignite ile nodül boyutu arasında bir ilişki söz konusu değildir. Dominat nodülün yanı sıra ultrasonografide malignite özellikleri taşıyan dominant olmayan diğer nodüllerden de İİAB yapılmasının tanının daha sağlıklı konabilmesi için gerekli olduğunu düşünmekteyiz.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 1, 2012 |
Submission Date | March 2, 2015 |
Published in Issue | Year 2012 Volume: 39 Issue: 2 |