Halsizlik ve yorgunluk;
iç hastalıkları uzmanlarının sık karşılaştığı, subjektif olarak enerji azlığı,
tükenme hissi ve güçsüzlük şeklinde tarif edilebilen özgül olmayan
yakınmalardır. Aile hekimine yapılan başvurulardaki semptomların yaklaşık %20’
sini oluşturup zamanla aile yaşantısını, iş performansını ve sosyal ilişkileri
olumsuz yönde etkilemektedir. Altı ayı geçen semptom kronik yorgunluk olarak
kabul edilir. Toplumdaki oranı toplumda %15 olarak hesaplanmış ve 30-50 yaş
arasındaki sosyoekonomik şartları kötü, eğitim seviyesi düşük bayan grubunda
daha sık gözlendiği bildirilmiştir. Zeminde tıbbi rahatsızlıkları olanlarda ise
saptanma oranı %40’ lara kadar yükselebilmektedir. Kronik yorgunluk sendromu olarak
adlandırılan hastalık ise özellikle bayanları etkileyen ve kendine has
kriterleri olan kompleks bir hadisedir. Kronik yorgunluk çeken her yedi
hastadan biri bu sendroma dahil olup sıklığı üçüncü basamak sağlık
kuruluşlarında %10-15’e kadar çıkmaktadır. Patofizyolojide periferik
inflamatuar sinyaller sonucu dolaşımda artan sitokinlerin kan beyin bariyeri
bulunmayan alanlardan geçişi ve microglialardan prostoglandin E2 vasıtasıyla
sitokin salınımını indüklemesi söz konusudur. Santral sitokinler NF-ƙβ sinyal
yolu üzerinden yürüyerek norepinefrin, dopamin ve serotonin gibi çeşitli
yolaklardaki nörotransmitterleri etkilemektedir. Neticede, kişide ağrı, uyku
bozukluğu ve yorgunluk hissi kliniği ortaya çıkmaktadır. Etyolojide en sık
neden %80 oranla psikolojik durumdaki değişikliklerdir. Diğer nedenler olarak
kronik yorgunluk sendromu, romatolojik ve onkolojik hadiseler, enfeksiyonlar,
nörolojik, hematolojik ve endokrinolojik hastalıklar ile son dönem organ
hastalıkları sıralanabilir. Çoğunlukla kronik yorgunluk hissine generalize
vücut ağrısı veya güçsüzlük semptomları da eşlik etmekte ve mevcut durum daha
karmaşık hale dönüşmektedir. Tedavide hasta hekim ilişkisi son derece önemli
olup, yapılacak ilk iş halsizlik nedeni olabilecek ilaçların kesilmesidir.
Uyku, diyet, fiziksel aktivite, iş yaşamı ve stres hali değerlendirilmeli ve
fizyolojik ihtiyaçları düzenlemek adına gerekli müdahaleler yapılmalıdır.
Günümüzde medikal tedavi olarak, B vitamini ve koenzim kompleksleri, omega 3
yağ asitleri ve bitkisel destek ürünleri önerilebilmektedir. Ayrıca
levokarnitin ya da özellikle terminal dönemdeki hastalarda steroid ve
methylphenidate, dextroamphetamine, modafinil gibi psikostimülanlar
kullanılabilmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Internal Diseases |
Journal Section | Review |
Authors | |
Publication Date | December 20, 2019 |
Acceptance Date | October 18, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Volume: 2 Issue: 3 |