Neurophilosophy is sometimes regarded as reductionist, other times eliminativist. It is routinely said to be both reductionist and eliminativist. The underlying assumption is possibly this: If a theory or a category is being reduced, then that theory is denied to be accurate, or that category is denied to exist. The theory or the category, thus, is eliminated from our scientific repertory. However, that something is being reduced does not imply that that thing is being eliminated at all. On the contrary, its reduction acknowledges its existence. Therefore, in this work, I argue that calling neurophilosophy both reductionist and eliminativist is fundamentally misleading. To eliminate this mistaken view, I offer that we should call neurophilosophy revisionary and unificatory materialism instead of reductionist and eliminative materialism.
Nörofelsefe denilen akım felsefeciler tarafından bazen indirgemeci, bazen eleyici ama çoğunlukla hem indirgemeci hem eleyici olarak nitelenir. Bunun kuvvetle muhtemel gerekçesi eleştirmenlerin itirazlarının altında yatan şu varsayımdır: Bir kuram veya ona içkin varlık kategorisi indirgeniyorsa, artık o varlık yok sayılmaktadır ve bilimsel terminolojimizden elenmektedir. Halbuki bir şeyin indirgenmesi hiçbir şekilde onun varlığının inkarı değil aksine ilanıdır. İşte bu nedenle, bu çalışmada ben, nörofelsefenin indirgemeci ve eleyici materyalizm olarak adlandırılmasının son derece yanıltıcı sonuçlar yarattığını ve bu olumsuz sonuçlardan kurtulmanın yolunun, birkaç defa kendilerinin önerdiği gibi, Churchland tipi nörofelsefeyi nitelemek için birleştirici ve yenileyici materyalizm ifadesinin kullanılması gerektiğini savunacağım.
Bu makaledeki ana fikir hakkında çok yararlı ve derin eleştiriler sunan altı değerli öğretim üyesine çok teşekkür etmek istiyorum: 1. O dönemde Boğaziçi üyesi şimdi ODTÜ Felsefe Bölümünde çalışan Prof. Dr. Murat Baç, 2. O dönemde ODTÜ üyesi ve şimdi Koç Üniversitesi Felsefe Bölümünde çalışan Dr. Öğretim Üyesi Erhan Demircioğlu, 3. O dönem ODTÜ üyesi ve şimdi Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Felsefe Bölümünde çalışan Prof. Dr. Hilmi Demir, 4. O dönem Ege Üniversitesi üyesi ve şimdi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümünde çalışan Doç. Dr. Cem Kamözüt, 5. ODTÜ Bilişsel Bilim Bölümünden Prof. Dr. Cem Bozşahin, ve 6. Selçuk Üniversitesi Felsefe Bölümünden Doç. Dr. Murat Arıcı. Ayrıca bu makalede ele alınan bir dizi zor problemi çözebilmek için son seneler boyunca konuyu kendileriyle tartıştığım ODTÜ Felsefe Bölümü asistanlarından Tolgahan Toy ve Berk Yaylım'a da minnettarım.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy |
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | May 12, 2021 |
Submission Date | November 4, 2020 |
Acceptance Date | March 18, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Issue: 31 |
Starting from 2024, our journal will be published in 3 issues as two regular and one special issues. These issues will be published In May (regular issue), September (special issue) and December (regular issue).
Acceptance of articles for our special issue and our regular issue in December will begin on March 15.
Only articles within the scope of the file will be included in our special issue.
Thank you for your attention.