Patara'da yarımada yakınındaki hamamda ve buna bitişik olan sur duvarın üst bölümündeki yüzey kalıntıları Rum Selçuk'un buradaki varlığına tanıklık eder. Olasılıkla yeniden kullanılan Roma Deniz Feneri yapısı buna dahildir. Bu dönemde halen önemli bir yükseklikte olan yapı, Piri Reis'in haritasında açıkça işaretlendiği üzere 1524 yılı sonrasına kadar bu kıyıdaki denizcilere nirengi noktası teşkil etmekteydi. Liman, Lüzinyan Haçlıları'nın Patara'yı Mayıs 1362'deki işgalinden sonra işlerliğini büyük ölçüde kaybetmiş olmalıdır. Bu nedenle de Piri Reis'e kadar buna dikkat çekilmemiş veya işaretlenmemiştir. 1211 tarihli Rum Selçuk – Doğu Roma sınır anlaşması, 1216 tarihli Kıbrıs Kralı Hugh'un korsanlığı içeren mektubu, Antalya'nın 1216 yılında yeniden ele geçirilmesi sırasında muhtemelen Patara'da konuşlanan gemileri de içeren Selçuklu donanmasının Lykia limanlarını kullanımı ve 1220 tarihli Rum Selçuk – Venedik ticaret antlaşması Lykia ve onun hem Türkmen hem de Rum nüfusları ile Patara dahil olmak üzere Lykia limanlarındaki kontrolü 13. yy.'ın ilk çeyreğinde sıkı bir Selçuklu devlet otoritesine işaret etmektedir. 1280'li yıllara kadar izlenebilen bu Rum Selçuk kontrolü, muhtemelen Selçuk destekli Menteşeoğulları Beyliği'nin 14.yy.'ın hemen başındaki yükseldiği döneme kadar sürmüştür. Limanın 13.yy. başlarından yağmalandığı 1362 yılına kadar kullanımı ve önemi bilinmektedir. Bu esnada yerel deniz ticareti ile Aziz Nikholaos'un doğum yerine varmak isteyen Latin ve Rum hacılarına yönelik korsanlık hareketlerinin kontrol edilmesinde Selçuklu donanmasının merkezi durumundadır. 1270'li yıllardan itibaren ise Latin ve Rum toprakları ile gemilerine yapılan cihat saldırılarının üssü olarak hizmet vermiştir.
Yavaş yavaş dolmasının yanı sıra 1362 yılındaki yağmalama sonrasında liman eski önemine tekrar kavuşamamasının nedenlerinden birisi, kente yakın olan Rhodos'ta 1310 yılından 1522 yılına kadar hüküm sürmüş olan Kudüslü St. Jean Şövalyeleri'nin (Hospitaller), artık liman girişi iyi bir şekilde korunmayan Patara'ya sürekli saldırılarda bulunmalarıdır. Şövalyelerin civardaki deniz yollarını donanmalarıyla etkili şekilde kontrol etmeleri ve Müslüman gemileri yerine sadece Latin-Rum ticaret gemilerinin bu yolu kullanabilmesi, Karia'da daha güvenli üslerin ortaya çıkmasına ve 14.yy.'dan itibaren görüldüğü üzere cihat hareketlerinin kuzeye, Miletus - Balat, Milas - Peçin ve Ephesos – Ayasoğluk ve İzmir – Smyrna (1344'e kadar) taraflarına yönelmesine neden olmuştur. 1347 yılındaki pandeminin nüfusun büyük bölümünü yok etmesi ve limanın büyük kent merkezlerine karayolu ulaşımının uzun olması kentin önemini kaybetmesinin dikkate değer diğer bir etmenidir. 1522 yılında Rhodos'un ele geçirilmesiyle Patara yakınından geçen İstanbul-Mısır deniz ulaşımının Osmanlı tüccarları için güvenlik sorununu ortadan kaldırması, Antalya Limanı aracılığıyla yapılan ticarette düşüşe yol açmıştır, fakat Patara Limanı da ondan sonra dolmuş ve kent terk edilmiştir.The Rum Seljuk surface remains at Patara, in the bathhouse and on the upper section of the adjacent wall around Yarımada attest to their presence at Patara, together with their probable reuse of the Roman Pharos, certainly still standing to a considerable height at this time and providing a marker for mariners along this coast until after 1524 as Piri Reis's maps of this coastline clearly record; although the port no longer functioned to any significant extent after the Lusignan Crusader sack of Patara in May 1362 and so it is not noted or marked as such by Piri Reis. The 1211 Rum Seljuk-East Roman border agreement, the 1216 letter to King Hugh of Cyprus addressing the problem of piracy and the use of Seljuk naval forces from Lycian ports, including vessels probably based at Patara for the 1216 re-conquest of Antalya, together with the 1220 Rum Seljuk-Venetian trade treaty indicate firm Rum Seljuk state control over Lycia and its Turkmen and Rum populations, as over the ports of Lycia, including the port of Patara, was established within the first 2 decades of the 13th c. Rum Seljuk control which continued into the 7th decade and arguably, with the rise of the Seljuk sponsored Menteşe Beylik into the first decade of the 14th c. The use and significance of the port in the period from the 13th c. to the sack of 1362 is noted, including serving as a Seljuk naval base in the control of piracy, for local cabotage trade and for Latin and Rum pilgrimage to the birthplace of St. Nicholas and, from the 1270's onwards, as a base for jihad-raiding of Latin and Rum territory and shipping. The reasons for the port's failure to recover following the sack of 1362, in addition to the known gradual silting up of the port, are given, the closeness of Rhodes in the hands of the Hospitaller Knights of St. John of Jerusalem from 1310-1522 with the permanent threat of a raid on Patara in the absence of a strongly fortified entrance to the harbor, combined with a significant degree of Hospitaller control through galley patrols over the adjacent sea lanes and only Latin-Rum not Muslim merchant vessels passing along this route led, it is suggested, to the rise in prominence of more secure bases in Caria and northwards to prosecute the jihad as the 14th c. progressed, Miletus-Balat, Milas-Peçin and Ephesus-Ayasoğluk and Izmir-Smyrna (until 1344), in addition to depopulation caused by the 1347 plague pandemic and the distance overland from the port to major urban centers. With the Knights surrender of Rhodes in 1522 the sea-lane from Istanbul to Egypt past Patara was opened to Ottoman merchant vessels leading to the decline in trade through the port of Antalya, but the port of Patara was by then silted up and Patara was abandoned.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | May 15, 2010 |
Submission Date | November 12, 2009 |
Published in Issue | Year 2010 Volume: 7 |