Anadolu’nun doğusundaki kadim yerleşkelerden biri olan Malazgirt bölge tarihinde önemli ve etkili bir yere sahipti. Malazgirt Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarında yer almakta ve dolayısıyla da bu hatta komşusu olan Ermeniler ile arasındaki sınır hattının önemli bir noktasını teşkil etmekteydi. Malazgirt’in iki taraf arasındaki bir sınır hattı üzerindeki konumu ve uzun süre bu pozisyonda kalışı şehrin askerî niteliklerinin gelişmesine ve daha çok bu özellikleriyle ön plana çıkmasına imkân tanıdı. Malum olduğu üzere, İslâm fetihleri yedinci yüzyılın ortalarından itibaren Doğu Anadolu’ya da ulaşmış ve Malazgirt’in de dâhil olduğu bölge İslâm beldeleri arasında yer aldı. Müslüman hâkimiyetinin bölgede yerleşmesinin ardından, Malazgirt daha önceki durumuna benzer şekilde, ancak bu kez Bizans ile Müslümanlar arasındaki sınır hattı üzerinde bulunuyordu. Bizans ile Müslümanlar arasındaki sınır mücadeleleri, malum olduğu üzere, uzun yıllar boyunca oldukça yoğun ve şiddetli bir şekilde sürdürüldü. Dolayısıyla Malazgirt kalesi ve şehrinin askerî özellikleri bu dönemde de önemli olmaya, korunmaya ve geliştirilmeye devam etti.
Müslümanların bölgede hâkim olmaları ve bir süre sonra, ilk coğrafya eserlerini vermeye başlamalarıyla birlikte, bu bölgeler, buralardaki yerleşim yerleri ve bunların özellikleri söz konusu bu eserlerde kayıt altına alınmaya başladı. Bununla birlikte, bu çalışmada ayrıntılı olarak ortaya konulmaya çalışıldığı üzere, Malazgirt erken Müslüman coğrafyacıların eserlerinde farklı bir isimlendirmeyle kaydedilmiş gibi görünmektedir. Ancak daha geç tarihli eserlerde bu isimlendirmenin, yerini Malazgirt adına bıraktığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Müslüman coğrafyacıların anlatıları daha çok Malazgirt’in askerî özellikleri ve kapasitesiyle alakalıdır. Şehrin surlarına ve halkının savaşçılık özelliklerine yapılan vurgu, işaret edildiği üzere, buranın bir karakol görevi üstlendiğini ve bunun Müslüman hâkimiyeti döneminde de devam ettiğini ortaya koymaktadır. Söz konusu coğrafya eserlerinde Malazgirt’e yakın yerleşim yerleri hakkında verilen malumat Malazgirt ile bu yerler arasında bir kıyası da mümkün kılmaktadır. Nihayet bu karşılaştırmanın neticesinde Malazgirt’in, askerî kapasite ve özellikleriyle ön plana çıkarken bölgedeki diğer yakın şehirlerin aynı özelliklerinin Malazgirt’le kıyaslanamayacak bir düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu kıyas aynı zamanda Malazgirt’in Van Gölü’nün kuzey havzasının geneli açısından askerî bir merkez olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.
Birçok önemli neticesinin yanı sıra Malazgirt Savaşı Malazgirt ve bölgedeki diğer yerleşim yerleri açısından da mühim sonuçlar doğurmuştur. Bölgenin bütünüyle Türk hâkimiyetine girmesi ve burada güvenlikli bir ortamın sağlanması, bir başka ifadeyle, bölgenin artık bir sınır hattı olmayışı, dolayısıyla da askerî kapasitesi yüksek ve güçlü bir merkeze ihtiyaç duyulmayışı Malazgirt’in, önceki durumuna göre daha geri planda kalmasına sebep olmuştur. Bununla birlikte, savaşın ardından sağlanan güvenlikli ortam, aynı zamanda İran ve Anadolu arasında bir geçiş güzergâhı olan Van Gölü’nün kuzey havzasının ekonomik potansiyelini arttırmıştır. Bununla birlikte, Ahlatşahların Ahlat merkez olarak kuruluşu bu şehrin bölgede daha ön plana çıkışına imkan tanımıştır. Konuya ilişkin mevcut literatürün önemli bir kısmı daha geç tarihli coğrafya eserlerini merkeze aldığından bölgenin Malazgirt Savaşı’nın öncesi ve sonrası arasındaki farkı ihmal etmiş ve savaş sonrası durumun eskiden beri aynı olduğu yanılgısına kapılmıştır. Müslümanların yazdığı coğrafya eserlerinde Malazgirt ve çevresine ilişkin çok ayrıntılı anlatıların olmadığı doğrudur. Yine de var olan malumat genel bir kanaat ve yorum oluşturulması noktasında yeterli imkânı sunar. Bu çalışmada Müslüman coğrafyacıların eserleri merkeze alınarak XII. yüzyılın ortalarına kadar Malazgirt ve çevresinin durumu ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Manzikert, one of the ancient settlements in the east of Anatolia, had an important and influential place in the history of the region. Manzikert was located on the eastern borders of the Byzantine Empire and therefore constituted an important point of the border line between it and its neighbor Armenians. The location of Manzikert on a border line between the two sides and its long stay in this position allowed the city to develop its military qualities and come to the fore with these features. As it is known, Islamic conquests also reached Eastern Anatolia as of the middle of the seventh century, and the region including Manzikert came under Islamic rule. After the establishment of Muslim domination in the region, Manzikert was similar to its previous situation, but this time on the border line between Byzantium and Muslims. The border struggles between Byzantium and Muslims were maintained quite intensely and violently for many years. Therefore, the military features of the castle and city of Manzikert continued to be important and developed in this period as well.
With the dominance of the Muslims in the region and then they began to produce the first geographical works, these regions, their settlements and their characteristics began to be recorded in these works. Manzikert seems to have been recorded under a different name in the works of early Muslim geographers, as is attempted to be elaborated in this study. But in later works, it is understood that this name left its place to the name of Manzikert. In addition, the narratives of Muslim geographers are more related to the military characteristics and capacity of Manzikert. The emphasis on the walls of the city and the warlike characteristics of its people reveals that this place served as a military base and that this continued during the period of Muslim rule. The information given in the aforementioned geographical works about the settlements close to Manzikert makes it possible to compare them with Manzikert. In short, as a result of this comparison, it is understood that while Manzikert stands out with its military capacity and features, the same features of other nearby cities in the region cannot be compared with Manzikert. Therefore, this comparison also reveals the conclusion that Manzikert is a military center for the entire northern basin of Lake Van.
In addition to its many important results, the Battle of Manzikert also had important consequences for Manzikert and other cities in the region. The fact that the region was completely under Turkish domination and a secure environment was ensured there, in other words, the fact that the region was no longer a border line, and therefore there was no need for a strong center with a high military capacity, caused Manzikert to remain in the background compared to its previous situation. The secure environment provided after the war increased the economic potential of the northern basin of Lake Van, which is also a transition route between Iran and Anatolia. However, the establishment of Ahlatshahs as the center of Ahlat allowed this city to come to the forefront in the region. Since most of the existing literature on the subject centered on later geographical works, it neglected the difference between the region's before and after the Battle of Manzikert, and misunderstood that the post-war situation has been the same for a long time. It is true that there are no detailed narratives about Manzikert and its surroundings in the geography works written by the Muslims. Nevertheless, the available information provides sufficient opportunity to form a general opinion and interpretation. In this study, according to the works of Muslim geographers, the situation of Manzikert and its surroundings until the middle of the 12th century was tried to be revealed.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | General Turkish History (Other) |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | October 20, 2023 |
Submission Date | August 18, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN 100. YILI ÖZEL SAYISI |