Hayat sigortaları genellikle uzun vadeli sigortalardır. Temel olarak ölüm ve hayatta kalma rizikolu olarak iki çeşidi vardır. Türk Ticaret Kanunu’nun 1500. Maddesinde “hayat sigortasından ayrılma hakkı” düzenlenmiştir. Düzenlemenin birinci fıkrasında sigorta ettirenin, en az bir yıldan beri yürürlükte bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş olan sigorta sözleşmelerinde, istediği zaman sözleşmeyi sona erdirerek sigortadan ayrılabileceği, ayrılma değerinin, ayrılmanın istenildiği andaki genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun bir biçimde hesaplanan değer olduğu, ikinci fıkrasında ise yaşama ihtimaline karşı yapılan sigortalarda, sigortacıdan ayrılma değerinin istenilebilmesi için sigortalının sağlıklı olduğunu ispat etmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Mülga TTK 1327.maddesi esas alınarak hazırlanan yeni metinde, eskiden öngörülen en az üç yıllık sigortalılık süresi bir yıla indirilmiş, ayrıca hem ölüm rizikolu hem de yaşama ihtimaline karşı yapılan sigortada, sigorta ettirene ayrılma hakkı tanınmıştır. Ancak yaşama ihtimaline karşı sigortada bu hakkın kullanılabilmesi sigorta ettirenin, sigortalının sağlıklı olduğunu ispatı koşuluna bağlanmıştır. Kaynak Alman Sigorta Sözleşmesi Kanunu’nda (Versicherungsvertragsgesetz) böyle bir şart öngörülmemiştir. TTK m.1500/2’nin gerekçesinde ispat şartı şöyle ifade edilmiştir: “yaşama ihtimaline karşı yapılmış sigortalarda, süre sonuna doğru rizikonun gerçekleşme ihtimaline karşı sigortacının ayıracağı karşılık artacağından, öleceğini anlayan sigorta ettiren sözleşmeyi iştira edebilir. Bu nedenle, yaşama ihtimaline karşı yapılan sigortalarda sigorta ettirenin iştira hakkını kullanabilmesi sigortalının sağlıklı olduğunun ispatına bağlanmıştır. Böylelikle, sigorta ettirenin kötü niyetli olarak iştira hakkının kullanmasının önüne geçilmek istenmiştir”. Bu gerekçe şunu ifade etmektedir: Yaşama ihtimaline bağlı hayat sigortasında, sigortalının, sözleşme süresi içinde ölmesi halinde sigortacı herhangi bir ödeme yapmayacağı için, sigortalının öleceğini anlayan sigorta ettirenin sigortadan ayrılıp birikmiş parasını alması hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bunu önlemek için de sigortalının sağlıklı olduğunun ispatı gerekir. Bu gerekçe taraflar arasında denge sağlama ilkesini amaçlamakla birlikte “sağlıklı olmak” kavramının neyi ifade ettiği belirsizdir. Örneğin sigortalı kalp hastalığına ya da kanser hastası olmuş ise “sağlıksız” olduğu anlamına mı gelecektir? Böyle yorumlandığı takdirde, kalp ya da kanser hastası sigortalı için sigorta ettirenin prim ödemeye devam etmesi taraf dengesini bozmayacak mıdır? Sigorta ettirenin kötü niyetli davranmasını önlemek için konulduğu belirtilen bu kural gerçekte kötü niyet koşullarını taşımamaktadır. Neticede kötü niyetin en belirleyici unsuru olan “zarar verme” olgusu, ayrılma hakkının kullanılmasında söz konusu değildir. Kaldı ki sigorta ettirenin tüketici vasfı, bu tarafın korunmasını gerektirmektedir. Eski düzenlemede böyle bir yüküme yer verilmemiştir. Eski düzenlemeye göre hazırlanan ve henüz yenilenmeyen Hayat Sigortaları Genel Şartları C.6 maddesinde de sigortacı tarafından poliçenin satın alınması (iştira) düzenlenmiş ve sigortalıya herhangi bir ispat külfeti yüklenmemiştir. Öte yandan yaşama ihtimaline karşı sigortaya çok benzeyen bireysel emeklilik sistemi, 2001 tarihinde yürürlüğe giren 4632 sayılı Bireysel Emeklilik ve Tasarruf Yatırım Sistemi Kanunu ile yasal zemine kavuşmuştur. Söz konusu Kanun’un 6327 sayılı Kanun’un 18.maddesiyle değiştirilen 6.maddesinin 3.fıkrasında “katılımcının emekliliğe hak kazanmadan sistemden ayrılma talebinde bulunması halinde şirketin katılımcının birikimlerini tamamen ödeyeceği” öngörülmüştür. Bu düzenlemede de katılımcının sistemden ayrılabilmesi için sağlıklı olma şartı aranmamıştır. Her ne kadar “hayat sigortası” ile “bireysel emeklilik sistemi” farklı hukuki enstrümanlar ise de ikisinin de ortak amacı, bireylerin belli bir süre tasarruf yaparak ileride sosyal güvenlik şemsiyesinin sağladığı yaşlılık aylığı hakkının yanı sıra ek bir emeklilik hakkını da elde etmelerini sağlamaktır. TTK m.1500’de düzenlenen ayrılma hakkı, sigorta ettirene sağlanan bir haktır. Sigorta şirketleri, ayrılma halinde sadece “ayrılma değeri” ödemektedir. Bu miktar, ödenen primlerin toplamından rizikoya karşılık gelen prim ve masrafların düşürülmesi sonucu kalan bakiyedir. Yaşama ihtimaline karşı sigortanın amacı kişileri tasarrufa sevk etmek ise, ayrılma hakkını kullanırken de bunu sağlıklı olma şartına bağlamak hakkaniyetten uzaktır. Öte yandan TTK m.1492 hükmü kıyasen TTK m.1500/2’ye de uygulanabilir ve sigortalı, doktor (sağlık) incelemesinden geçmeye zorlanamaz. Bu durumda sigorta ettiren açısından ispat şartının gerçekleşmesi imkansızlaşmaktadır. Sonuç olarak, yaşama ihtimaline karşı yapılan sigortada, sigorta ettirenin sigortalının sağlıklı değil sağ olması yeterli sayılmalıdır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | Peer-Reviewed Articles |
Authors | |
Publication Date | October 31, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 12 Issue: Özel Sayı |