Günümüzde, yeni-liberal politikaların ve
küreselleşmenin beraberinde getirdiği dönüşümün mekândaki izdüşümü en belirgin
biçimde kentsel alanda görülmektedir. Bu süreçte kent, bir yandan pek çok yeni
mekânsal örgütlenmeye ve yaşam biçimine sahne olurken, diğer yandan daha önce
hiç olmadığı kadar ciddi bir eşitsizliğin ortamı haline gelmektedir. Kentin bu
dönüşüm sürecinde, güvenlikli siteler, yeni bir kentsel gelişme biçimi olarak
gündeme gelmektedir. Bu yeni yaşam alanları, güvenlik ve seçkinlik vurgusuyla,
sakinlerine yeni bir yaşam biçimi sunmakta; aynı zamanda onları, alınan
güvenlik önlemleri ve inşa edilen sınırlarla, kentin diğer kesimlerinden
ayrıştırmaktadır. Bu mekânsal ayrışma süreci, günümüz kentlerinde giderek bir
toplumsal ayrışma sürecine doğru evrilmektedir. Dünyada 1990’lı yıllardan
itibaren ivme kazanan siteleşme eğilimi, Türkiye’de de 2000’li yılların
başından itibaren yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu çalışma, yeni-liberal sürecin
ürettiği konut alanları olarak, bu yeni yaşam alanlarının, farklı boyutlarıyla,
nasıl bir durum ortaya koyduğunun araştırılmasını hedeflemektedir.
The most significant reflections of globalization
and neo-liberal policies can be seen in urban area. In this process, on the one
hand, the city has become a scene of different spatial organizations and
lifestyles. On the other hand, it has appeared as a space of unprecedented
inequalities. Gated communities have been described as one of the new urban
development form marking this transformation process. These residential areas
located either in the center of the cities or suburban areas. They have
presented their residents with a new lifestyle
emphasizing safety and status privilege.
At the same time, the residents are segregated from the other city
dwellers because of the barriers and security measures. This spatial
segregation process is also transforming into a social segregation process.
Cities are getting away from being the places of diversity and a shared common
life. They are turning into places where
people are segregating and getting away from each other. This trend has
accelerated since 1990s in the world, and has become widespread since the
2000’s in Turkey, too. This study seeks to analyze and examine the spatial,
individual and social effects of these new residential areas.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2012 |
Published in Issue | Year 2012 Volume: 3 Issue: 7 |