Given its more than 600 years of existence, the Ottoman Empire lasted throughout the second half of the pre-20th century Islamic history (hijri 8th century and onwards). Throughout this long period, it ruled over the ancient Muslim lands of Middle East and North Africa as well as a considerable part of eastern and southern Europe. Naturally, it witnessed the evolution of Islamic thought and practice through its history -also the Islamic law in this context- which have reflections today. Not only witnessed but also took the lead for aforementioned evolution and became the main actor and driving force of the aforementioned process. Ottomans, as a Muslim state and society, managed to carry the knowledge of Islamic law -Hanefi fiqh in particular- that they inherited in the late middle ages shortly after the Mongol invasion to the beginning of modern times. They remained strictly loyal to the foundations and main principles of the knowledge they inherited. Yet, by inventing new theories, institutions and traditions at the same time, they paved the way for fiqh to evolve into a modern law system that solves contemporary issues and hence, remains up to date. Therefore, comprehending Islamic legal thought, processes and practice methods is in a way, equivalent to understanding the Ottoman experience correctly.
The classical structure of Ottoman legal system was shaped in the first half of the 16th century to a large extent. The fatwa institution which was one of the main components of this system, gradually became more important and visible especially within the reorganized state structure following the conquest of Istanbul. Although the office of shayk al-Islam did not exist neither as an institution nor as a legal terminology at the time, the position and influence of the mufti of the capital strengthened during this period. Their fatwas emerged as a means of setting the valid legal norms in the country and ensuring legal unity. As one of the reflections of this situation, it is seen in the qadi registers that the parties of the cases in court were trying to influence the lawsuits to their advantage by submitting fatwas from muftis to the courts.
Within the framework of this paper, judicial cases in which fatwa was included (cases with fatwa) were identified by screening qadi registers (sijils) in Istanbul (Üsküdar) court for the cases that took place in the first half of the 16th century. Based on the database created this way, it was tried to identify the methods of including and recording fatwa in trials in Ottoman Empire and to what extent it impacted the verdict. Moreover, the differentiation in terms of quantity and ratio of fatwas received by the court depending on the date and the mufti was also analyzed. Quantitative data regarding the amount of cases with fatwa were accepted as a basic indicator and the change in the legal understanding of the period was traced. It was aimed to measure the impact of the mufti of Istanbul on the period’s jurisdiction in particular and on the Ottoman judiciary system in general. The results obtained in the study reveal –based on c.11k records in 15 books- that the number of cases with fatwa and their ratio to the general is very low (only 31-2.83‰). However, the fact that all of these cases, which took place between 1515 and 1549, were concluded in agreement with the fatwa indicates that the mufti fatwas had a legal weight in the eyes of the judges working in the Üsküdar court of the time. On the other hand, the statistics regarding the cases with fatwa from the beginning towards the half of the 16th century show that there was not a regular increase in the influence of mufti of Istanbul on the Ottoman judiciary system. On the contrary, this said influence, which reached its peak in the 1530s, witnessed a significant decline in the following years. It is understood that the identity and qualifications of the scholar who undertook the duty of Mufti title was determining factor in this respect. This study, which was produced based on the statistical data generated from the archives of the scholars in the period sheds light on one of the most important periods of Ottoman and Islamic legal history from a different angle than previous studies so far.
Islamic law 16th century Ottoman Fatwa Mufti Court Qadi register
Altı asrı aşan uzun ömrüyle Osmanlı Devleti 20. yüzyıl öncesi İslam tarihinin ikinci yarısı (hicri sekizinci asır ve sonrası) boyunca varlığını sürdürdü. Bu geniş zaman aralığında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki kadim Müslüman coğrafya ile Avrupa’nın doğu ve güney topraklarının önemli bölümünü bir bütün halinde yönetti. Doğal olarak İslami düşünce ve uygulamaların -bu kapsamda İslam hukukunun- tarih boyunca geçirdiği değişim ve dönüşüm safhalarının günümüze bakan kısmına tanıklık etti. Yalnız tanık olmakla kalmayıp anılan sürecin başlıca aktörü ve sürükleyici gücü haline gelerek öncülüğünü de üstlendi. Osmanlılar Müslüman bir devlet ve toplum olarak orta çağın geç devirlerinde, Moğol istilasının az sonrasından devraldıkları İslam hukuku birikimini -özelde Hanefi fıkhını- modern zamanların başlarına taşımayı başardılar. Tevarüs ettikleri birikimin özüne ve temel ilkelerine sonuna dek sadık kaldılar. Fakat aynı zamanda yeni teoriler, kurum ve kalıplar, gelenek ve teamüller ortaya koymak suretiyle fıkhın işleyen, sorunlara çözüm üreten ve böylelikle güncelliğini muhafaza eden modern bir hukuk sistemine evrilmesine de zemin hazırladılar. Dolayısıyla İslam hukuk düşüncesini, işleyişini ve uygulama yöntemlerini kavrayabilmek, bir bakıma Osmanlı tecrübesini doğru anlamakla eşdeğerdir.
Osmanlı hukukunun klasik yapısı büyük ölçüde 16. yüzyılın ilk yarısında şekillendi. Bu yapının temel bileşenlerinden biri olan fetva kurumu, İstanbul’un fethi sonrasında yeniden teşkilatlandırılan devlet sistemi içinde giderek daha önemli ve görünür hâle geldi. Şeyhülislamlık, bir terim ve kurum olarak henüz mevcut değilse de başkent müftüsünün etkisi ve konumu dönem içinde güçlendi. Onların fetvaları, ülkede geçerli olan hukuk normlarının tespitinde ve hukuk birliğini sağlama yolunda belirleyici etkiye sahip bir argüman olarak öne çıktı. Anılan gelişmenin bir yansıması olarak kadı sicillerinde davanın tarafı olan kişilerin müftülerden alınmış fetvaları mahkemeye sunduğu ve bu yolla yargılamayı kendileri lehine sonuçlandırmaya çabaladığı görülmektedir.
Bu makale kapsamında, 16. yüzyılın ilk yarısında İstanbul (Üsküdar) mahkemesinde gerçekleşen yargılamaların kayıtlarını içeren kadı sicilleri taranarak yargı sürecine fetvanın dâhil olduğu davalar (makalede “fetvalı dava” olarak anılacak) tespit edildi. Bu yolla oluşturulan veri havuzundan yola çıkılarak, Osmanlı Devleti’nde fetvanın yargılama aşamalarına ve sicil kayıtlarına dâhil oluş yöntemleri ile dava sonuçlarındaki etkisinin boyutları belirlenmeye çalışıldı. Ayrıca mahkemeye intikal eden fetva miktarında zaman ve müftüye bağlı olarak adet ve oran bakımından yaşanan farklılaşma ortaya konuldu. Fetvalı davaların miktarına ilişkin sayısal veriler temel bir gösterge kabul edilerek dönemin hukuk anlayışında yaşandığı varsayılan değişimin izi sürüldü. İstanbul müftüsünün özelde dönemin yargısı üzerinde genelde ise Osmanlı hukuk sistemi içindeki etkinliğinin ölçülmesi amaçlandı.
Çalışmada elde edilen sonuçlar ortaya koymaktadır ki, on bir bin civarında kayıt barındıran 15 defterdeki fetvalı dava miktarı (31 adet) ve bunların genele oranı (‰2,83) son derece düşüktür. Bununla birlikte 1515-1549 arasına yayılan bu davaların tamamında yargılamanın fetvaya mutabık sonuçlanmış olması müftü fetvalarının dönemin Üsküdar mahkemesinde görev yapan hâkimler nezdinde hukuki bir karşılığı olduğuna işaret etmektedir. Diğer yandan fetvalı dava sayılarına dair istatistikler yüzyılın başından ortalarına doğru İstanbul müftülüğünün Osmanlı hukuk sistemi içindeki etkinliğinde düzenli bir artıştan söz edilemeyeceğini de göstermektedir. Aksine 1530’lu yıllarda zirveye ulaşan söz konusu etkinlik sonraki yıllarda bariz bir gerilemeye sahne olmuştur. Müftülük görevini deruhte etmekte olan âlimin karizmasının ve sahip olduğu bireysel niteliklerin bu konuda belirleyici bir unsur olduğu değerlendirilmektedir. Doğrudan dönemin ilmiyesinin geride bıraktığı arşiv malzemesinden üretilen sayısal verilerin yorumlanmasına dayalı bu çalışma İslam-Osmanlı hukukunun kritik dönemlerinden birine, bugüne dek bakılmamış bir pencereden ışık tutmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Submission Date | January 14, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 39 |