Yavuz Sultan Selim’in 1516 yılında Mısır’ı, Suriye’yi ve Kudüs’ün de içinde bulunduğu Filistin bölgesini Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altına almasıyla birlikte, bu bölgelerdeki ilmî hareketlilik canlılığını koruyarak gelişmeye devam etmiştir. Osmanlı yönetiminin, buradaki farklı din ve kültürlerin, çeşitli itikadî ve fıkhî mezheplerin yaşamasına, kendini geliştirmesine ve ifade etmesine imkân tanıyan düzeni ve himayesi altında, 19. yüzyılda başlayan işgal ve sömürgecilik dönemlerine kadar bu istikrarlı ve verimli ilmî hayat devam etmiştir. Osmanlı Filistin’inde yetişmiş ve sonrasında Mısır’a giderek çağının en önemli ilim merkezlerinden olan Ezher’de hem tahsilini ikmal etmiş hem de tedris vazifesini üstlenmiş olan Mer‘î b. Yûsuf el-Hanbelî (ö. 1033/1624) de bu bölgenin ve dönemin ilginç simalarından birisidir. Osmanlı devletine ve yönetimine sadakatini ve bağlılığını ifade eden bir eser de kaleme almış olan Mer‘î b. Yûsuf, tarih, hadis, akaid, Arap dili gibi alanlarda da eser telif etme kudretine sahip bir Hanbelî fakihidir. Özellikle belirli konulara yoğunlaştığı risale çapındaki eserlerle öne çıkan bu âlimin, fıkıh ilmine dair çalışmaları da müstakil olarak değerlendirilmeyi hak etmektedir. Bu eserleri arasında Hanbelî fürû’-i fıkhına dair yazılmış kitaplar olduğu gibi mezhebin ve Selefîliğin en güçlü isimlerinden İbn Teymiyye’nin (ö. 728/1328) hayatına ve menkıbelerine dair kitapları da vardır.
Bu yazımızda Mer‘î b. Yûsuf’un fıkıhla ilgili çalışmalarını tanıtacak, hâlâ güncelliğini koruyan bir mesele olan duhânın ne olduğu ve dinî hükmüne dair ne söylenmesi gerektiği gibi konuları ele aldığı Tahkîku’l-burhân fî şe’ni’d-duhân ellezî yeşrebuhu’n-nâsu’l-ân adlı risalesini inceleyeceğiz. Müellif, bu risalesinde, kendi dönemi için henüz yeni bir mesele olan ve gittikçe yaygınlaşan tütün içme adetini, konuyla ilgisini kurduğu âyet ve hadisler, selef ulemasının görüşleri, özellikle Hanbelî fakihlerinden nakillerle ele almaktadır. Bu konuyu, Hanbelî mezhebinin usulü çerçevesinde, ibâha, tahrîm, bid’at, emir, nehiy ve benzeri temel kavramlar ışığında irdelemekte, ihtiyatı ve temkini de elden bırakmayan bir söylem ile bazı sonuçlara ulaşmaktadır. Bu eseri ile de ictihadî bir bakış açısına sahip olduğunu kanıtlamış olan Mer‘î b. Yûsuf’tan bahsedilmesi, 17. yüzyılın Osmanlı hakimiyeti altındaki Arap dünyasının zengin ve renkli ilim ve fikir dünyasının bir tanığı olarak geçmişle günümüz arasındaki irtibatı düşünmeye bir katkı sunacaktır.
Müellifin risalesinde, duhânın hükmünün iki temel gerekçeden hareket ederek tenzihen mekruh olduğu sonucuna vardığı görülmektedir. Bunlardan birisi kötü kokusu sebebiyle rahatsız edici olması, diğeri de tütün içen kişinin onu çevreleyen ateş ve dumanla cehennem ehline benzer bir görüntü ortaya koymasıdır. Nispeten hafif bir hüküm olan tenzihen mekruhu dile getiren müellif, tütün içme hakkında daha ağır bir hüküm verilmesini yanlış bulmakta, bu kanaatte olanları eleştirmektedir. Özellikle aslî ibâha ilkesini ve onunla irtibatlı argümanları öne sürerek bir âlimin dinî bir meselenin hükmünü verirken farkında olması gereken ciddi mesuliyete dikkat çekmektedir. Satır aralarında, içinde yaşadığı toplumun ve ilim ehlinin durumuna dair tenkitlerini de dile getiren Mer’î b. Yûsuf’un bu risalesi dönemine ve muhitine dair tarihî bir belge niteliği de taşımaktadır.
Tahkîku’l-burhân aslında yaklaşık on sayfalık bir risale olup, Meşhûr b. Hasen tarafından tahkikli neşri yapılmıştır. Müellif ve konu ile ilgili birçok detayı ihtiva eden bu neşri esas alınarak, risalenin sadece metin kısmı tercüme edilmiş ve makalenin eki olarak okuyucuya sunulmuştur. Tütün içmenin fıkhî hükmüne dair son dönemlerde gittikçe artan bir ilginin olduğu görülmektedir. Bu ilgi daha ziyade konuyla ilgili risale boyutunda eser veren Hanefî Osmanlı âlimleri üzerinde yoğunlaşmış durumdadır. Merkeze uzak bir bölgede ve Hanbelî mezhebine mensup bir âlimin tütün içme konusunda ortaya koyduğu görüşler ve vardığı hükmün ilgili literatüre katkı sunacağı aşikârdır.
With Yavuz Sultan Selim's annexation of Egypt, Syria and Palestine including Jerusalem in 1516, the scholarly activities in these regions continued to develop by preserving its vitality. This stable and scholarly productive life was maintained under the order and patronage of the Ottoman administration which allowed different religions and cultures, various creeds and legal sects to live, develop and express themselves until the occupation and colonialism periods that started in the 19th century. Mar῾ī b. Yūsuf al-Ḥanbalī (d. 1033/1624), who grew up in Ottoman Palestine and later went to Egypt, where he completed his education and taught in Azhar, was one of the interesting figures of this region and the period. Mar῾ī b. Yūsuf was a competent Hanbali jurist who compiled various works in different fields such as history, hadith, faiths and Arabic language. Among them was a special work in which he expressed his loyalty and devotion to the Ottoman state and administration. This scholar stands out with his treatises which focuses on certain subjects and especially his works on fiqh deserves to be evaluated separately. Among these works are books written on Ḥanbalī fiḳh, as well as a treatise on the life and anecdotes of Ibn Taymiyya who was one of the most powerful figures of the madhhab and Salafism.
In this paper, I will introduce his works on fiqh and examine his treatise named Tahqīq al-burhān fī shaʼn al-dukhān in which he dealt with various issues such as what dukhān is and what should be said about its religious rule. In this treatise, the author describes the new habit of smoking tobacco in his time and became increasingly widespread and mentions the verses and hadīths related to the subject and the views of the scholars, especially the narrations from the Ḥanbalī jurists. He tackles with the issue within the framework of the Ḥanbalī sect in the light of some basic concepts like ibāḥa, taḥrīm, bidʼa.
In the treatise, the author came to the conclusion that the rule for dukhān is makrūh tanzīhan (mild detested), based on two basic reasons. The first is that it is disturbing due to its bad smell, and the other is that the smoker presents an image similar to the people of hell with the fire and smoke surrounding him. The author finds it wrong to make a more severe judgment about smoking and criticizes those who have this opinion. In particular, he draws attention to the serious responsibility that the scholar should be aware of when making a judgment on a religious issue, by putting forward the principle of original ibāḥa and the arguments connected with it. It should also be said that this treatise is a historical document about his period and environment.
Tahqīq al-burhān is a treatise of just ten page, and it has been edited and published by Mashūr b. Ḥasan. Based on this publication, which contains many details about the author and the subject, we translated only the text of the treatise and presented it to readers as an appendix to this article. We see that there has been an increasing interest in legal rulings of smoking tobacco in recent years. This interest has mostly focused on Ḥanafī Ottoman scholars. It is obvious that the views and judgment of a Ḥanbalī scholar on tobacco smoking from a far away region will contribute to the relevant literature.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religion, Society and Culture Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 30, 2022 |
Submission Date | July 26, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Issue: 40 |