The aim of execution proceedings in money claims is to pay the amount of money owed to a creditor by encashing the seized assets. The time limit of the creditor’s right to request seizure starts even before s/he gains the right. Moreover, when there is an objection or action, the time limit stands still until a final judgment has been handed down, i.e., res judicata. However, the exact moment for pausing the time limit based on the objection and action is unclear. Some opinions support that the right moment is the time of the debtor’s objection. Others support that the request for seizure standstill should be when the creditor applies or sues for the annulment of the objection. Another view that originated from the lapse of time to sue for annulment of objection suggests that the moment when the notification of objection is delivered to the creditor should be accepted as the starting point of the one-year time limit. Because the last opinion is in contradiction with the clear letter of the law, other opinions seem more appropriate. However, it is necessary to amend the law regarding the right to request a seizure to minimize possible problems and conform to previous related legal amendments. Hence, we argue that the appropriate amendment is to begin calculating the period for the right to request a seizure only after the creditor gains the right to request a seizure.
Para alacaklarına ilişkin bir icra takibi ile borçlunun malvarlığı değerleri haczedilip satılarak elde edilen paradan alacaklının alacağının karşılanması amaçlanır. Alacaklının haciz talep etme hakkı, ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren 1 yıl olarak düzenlenmiş olmasına rağmen, takip kesinleşmedikçe alacaklı kesin haciz talep edememektedir. Ayrıca, itiraz ve dava hâlinde bu konudaki hükmün kesinleşmesine kadar haciz talep etme süresinin işlemeyeceği düzenlenmiştir. Ancak, Kanun’da ifade edildiği şekliyle itiraz veya dava ifadelerinden tam olarak hangi anın anlaşılması gerektiği; diğer bir deyişle, hangi anda haciz talep etme süresinin duracağı konusu tartışmalıdır. Bu noktada, borçlunun itiraz anının esas alınması gerektiği yönündeki görüşler yanında alacaklının itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası yoluna başvurduğu anın esas alınması gerektiği yönünde görüşler de ileri sürülmüştür. Başka bir görüş ise, özellikle itirazın iptali davası açma süresinin başlangıcından hareketle, haciz talep etme süresinin, itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren işlemeye başlaması gerektiğini ifade etmektedir. Ancak bu görüş, haciz talep etme süresinin ödeme emrinin alacaklıya tebliğinden itibaren işleyeceğine dair açık kanun hükmüyle çeliştiğinden, mevcut kanunî düzenlemeler karşında itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası yoluna başvurulduğu anda haciz talep etme süresinin duracağı yönündeki görüşlerin daha uygun olduğu söylenebilir. Diğer yandan, muhtemel sorunları en aza indirgemek ve sonradan yapılan kanunî değişikliklerle uyum sağlamak adına haciz talep etme süresinin başlangıcına ve durmasına ilişkin kanun hükmünde de değişiklik yapılması gerektiğini kabul etmek gerekmektedir. Bu noktada, haciz talep etme süresinin alacaklının haciz talep etme hakkına sahip olduğu an olarak takibin kesinleşmesinden itibaren başlamasının en uygun çözüm olacağı kanaatindeyiz.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | April 15, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 80 Issue: 1 |