Among Turkish Republic’s first generation of composers, Ahmed Adnan Saygun is a prominent one, who’s work has been broadly analysed and was made the subject of many academical studies. ‘Partita for Unaccpompanied Cello’ is one of his second period compositions. Compared to his early period Cello Sonata and his late period Cello Concerto, this Partita has been performed much more frequently, albeit lacking analitic and written studies
Türkiye’de Cumhuriyet dönemi çoksesli müzik tarihinin gelişiminde öncü olan birinci kuşak Türk bestecileri arasında, eserleri ve akademik çalışmalarıyla çağdaşları arasından en çok analiz edilme şansı bulmuş olan bestecinin Ahmed Adnan Saygun olduğu görülmektedir. Saygun’un 1955 yılında tamamladığı ve bestecilik çizgisinin ikinci dönemine yerleşen ‘Solo Viyolonsel için Partita’ adlı yapıtı, bir birinci dönem yapıtı olan ‘Viyolonsel sonatı’ ve son dönemi içindeki ‘Viyolonsel konçertosu’ arasından, en çok icra edileni olmakla birlikte, günümüze kadar hakkında yazılı bir analitik çalışmanın yapılmadığı belirlenmiştir.
1955 yılı tüm dünyada filozof, şair ve dram yazarı F.Schiller, ölümünün 150. yıldönümü sebebiyle bir dizi etkinlikle anılmış ve Türkiye’de, başta İstanbul ve Ankara’daki Fen Edebiyat fakültelerinde gerçekleşen konferans ve bildirilerle akademik dünyadaki yansımalarını bulmuştur. Sanat hayatında ise, İstanbul Şehir Tiyatroları başyönetmeni Max Meinecke, Schiller’in ‘Hile ve Sevgi’ adlı oyununu programa almış, Saygun’dan oyunun başında çalınacak, eşliksiz viyolonsel için bir müzik istemiş ve Schiller’e ithaf edilen bu müzik yazılmasından kısa bir süre sonra ‘Partita’ adını alarak literatürdeki yerine almıştır.
İlk çalınışın, Ankara Konservatuvarı viyolonsel hocası Martin Bochmann tarafından gerçekleştirildiği bu eser, hem icracısını, hem de bestecisini ‘Schiller Hatıra Madalyası’na taşımış, ayrıca iki ülke arasındaki diplomatik bağların üzerinde bir çıkarım sağlamıştır. ‘Hile ve Sevgi’ yazıldığı 1783 görselinde bir dramaturji ile oynanırken, Saygun yazı dilinde Schiller’in dönemi bir klasizm üslubunun yansımalarını partitasına aktarmadığı görüşmüş, kritikler bu zıtlığın üzerinde durmuşlardır. Saygun’un çocukluğundan gelen mistizm ile ilişkisi onu ileriki yaşlarda tasavvuf felsefesine yaklaştırmış, taşıdığı insan sevgisi, yüksek manevi değerlerle örtüşerek, Schiller’le de bu bağlam üzerinen yakınlık duyarak, partitadaki müzikal oluşumun bu çerçeveden işlediği belirlenmiştir.
Eser, günümüzde konservatuvar ve lisans/lisansüstü düzeyinde eğitim veren akademik müzik kurumlarında viyolonsel sınıf müfredatına girebilmiş sayılı Türk bestecisi eserlerinden biri olarak yerini korumuş, bunun yanında 20. yy. solo viyolonsel yapıtları arasında uluslararası tanınırlığa ulaşmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Derleme |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Mayıs 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 1 Sayı: 1 |
https://dergipark.org.tr/tr/pub/ijca