The aim of this paper is to evaluate the main trajectory and dynamics of Turkish trade unionism in the years of 2010s. The essay focuses on the trade union density, the interactions between trade unions and government as well as the trends of collective bargaining and strike in these years. The main two arguments addressed in this study are: a a deep symbiotic relationship prevails between pro-government trade unions and the ruling party and b authoritarian corporatism being the pronounced trend has been firmly upward. In the years of 2010s, the trade union density has raised both quantitatively and proportionally. However, this development is fundamentally asymmetric. While the pro-government unions have gained power and recruited huge members in a short time without facing any challenges and obstacles, the other unions have lost their members, made no progress or faced weakening of their representation power. In this process, presence of the symbiotic relations become very significant. Moreover, in terms of the relations of collective labour relations between the government and unions, the authoritarian corporatism has gained power. The government has determined the national wage policy and the main trends of the industrial relations via its authoritarian corporatist manner. The bans and limitations on the right to strike and right to bargain collectively are the other pillars of this authoritarian corporatist regime. Within such a framework, it can be claimed that in Turkey, although the trade union pluralistic system is experienced de jure, a de facto “most favoured trade union” regime is the dominant one
Bu çalışmada 2010’lu yıllarda Türkiye’de sendikacılığın temel yönelim ve dinamikleri ele alınmaya çalışılacaktır. Çalışmada sendikalaşma oranları, sendikacılık-siyaset ilişkileri ile toplu pazarlık ve grev eğilimleri irdelenecektir. Çalışmanın iki temel kabulü 2000’li yıllarda Türkiye’de sendikacılığın esas olarak siyasal iktidar ve ona yakın sendikalar arasındaki sembiyotik ilişkiler etrafında şekillendiği ve otoriter korporatist özelliklerin ortaya çıktığı yönündedir. 2010’lardan itibaren Türkiye’de sayısal ve oransal olarak sendikalaşmanın arttığı gözlenmektedir. Ancak bu artış ciddi biçimde asimetriktir. Siyasal iktidarla paralel sendikalar kısa sürede ve sorunsuz biçimde devasa üye sayılarına ulaşırken, diğer sendikaların üye kaybettiği, yerinde saydığı ve temsil gücünün zayıfladığı görülmektedir. Bu süreçte sembiyotik ilişkiler öne çıkmaktadır. Dahası toplu çalışma ilişkilerinin giderek otoriter korporatist özellikler kazandığı gözlenmektedir. Siyasal iktidar gerek ücret politikasını gerekse çalışma ilişkilerinin temel özelliklerini otoriter korporatist yöntemle belirlemektedir. Kısıtlı toplu pazarlık rejimi ile grev yasağı ve grev erteleme rejimi de bu otoriter korporatist rejimin bir diğer önemli ayağıdır. Kağıt üzerinde bir sendikal çoğulculuk olmasına rağmen fiili bir “en ziyade müsaadeye mazhar sendika” rejimi söz konusudur.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | July 1, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 CEEİK 2018 Özel Sayısı |