Klasik siyaset felsefesi standardı o kadar yüksek tutmuştu ki gerçekte
hiç kimsenin görmediği ve görme imkânı da olmayan devletler tasarlamıştı. Onlar
insana dair doğru bir analiz yapamadıklarından ve başarılı bir siyaset tam da
bunu yapabilmeyi gerektirdiğinden ortaya koydukları düşünceler hayalî tasarılar
olmaktan öteye geçememiştir. Bu duruma yönelik ciddi eleştirilerden ilki
Machiavelli’den gelmiştir. O, antik
Yunan’ın ahlak anlayışı doğrultusunda ortaya çıkan siyasi anlayışla Ortaçağ’ın
kilise merkezli siyasi yapılanmasını eleştirmiştir. Machiavelli’nin bu
görüşlerinin bir uzantısı 17. yüzyıl düşünürlerinden Spinoza’da da
görülmektedir. Spinoza felsefesinde de birçok bakımdan Antikçağ ile Ortaçağ
düşüncesinden kopuşun izlerine rastlanmaktadır. Öyle ki Teolojik-Politik İnceleme adlı eserinde çok yoğun bir şekilde
Kutsal Kitap eleştirisinde bulunmaktadır. Mucizelerin imkânını reddederek her
şeyi doğa olayları çerçevesinde açıklama çabasıyla Modern döneme özgü tutumun
ayırt edici özelliklerinden birini kendi felsefinde ortaya koymuş olmaktadır.
Bu çalışma kapsamında bahsi geçen iki düşünürün klasik gelenekle nasıl bir
hesaplaşma içine girdikleri ve bu girişimin siyaset felsefesi açısından ne gibi
sonuçları beraberinde getirdiği incelenmeye çalışılacaktır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2016 |
Submission Date | July 1, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 5 Issue: 2 |
İnönü Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.