Ahlaki ve insani kaygılardan arındırılmış, yalnızca güç, iktidar, çıkar ve tahakküme endekslenmiş araçsal bir siyaset anlayışı, Batı düşüncesinin pozitivist felsefi geleneği ile çok yakından ilintilidir. İnsanın ve bir bütün olarak toplumun, bilimsel ve değer-bağımsız süreçler karşısındaki edilgenliği savından hareket eden pozitivizm, iradi ve ahlaki boyutu yok sayarak insanı nesneleştirilebilecek bir varlık konumuna indirmiştir. Oysa iyi hayat, doğruluk, dürüstlük, adil toplum gibi normatif, değer yüklü perspektifler temelinde ortaya çıkabilecek başka bir siyaset anlayışının bu yönüyle felsefeye, tarihe ve hukuka da taalluk eden bir tarafı vardır. İnsanın ve toplumun mutluluğunu ve huzurunu merkeze alan bu yaklaşımda ise siyaset, normatif içeriği ve yansıma alanıyla birlikte merkezî konumunu bulur. Yakın zaman önce Türkiye’de çok kanlı şekilde verdiği iktidar kavgasında Fetullahçı Terör Örgütü, buna verilebilecek en yakın ve net örnek olarak belirmektedir. Siyasallık-ahlakilik çizgisindeki kopmaz bağlantıyı bizatihi hem ahlakın hem de siyasallığın kendisini araçsallaştırarak anlama ve pratize etme yoluna giden bir örnek inşa etmesiyle, insanı ve ilgili toplumsallığı derin bataklığa sürükleyen ahlaki bir yok oluşu simgelemesinin yanı sıra, ahlaki toplumsallık-siyaset ilişkisine dair de çok vahim bir fotoğraf sunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de gençliğin siyasete olan mesafesinde de -yakın zaman içerisinde olan olayların da katlanan etkisiyle fakat daha temelde- siyasetin anlaşılma ve içeriklendirilme meselesi olduğu görülmektedir. Apolitizasyon demek olan bir biçimde siyasetten uzaklaşma durumu, kendisini ya bir kayıtsızlık ya da bazen bir tepkisel dışa vurum olarak ifade etmektedir. Bu her iki sebep de özellikle güncel siyasetin ahlaki ve normatif değerlerle olan ilişkisiyle ilgili bir durum olsa gerektir. Kayıtsızlık olarak ifade edilebilecek durumun kendisi bizatihi ahlaki bir toplumsallığın bir alt cüzünde kendisine bir anlam ve ifade alanı bulurken, tepkisel dışa vurum olgusu ise siyasal olana dair bir aidiyet yoksunluğu problemi olarak tezahür eden bir duruma işaret eder.
An understanding of the instrumental politics, purely value-free and based solely on power, interest and self-determination, is closely related to the positivist philosophical tradition of Western thought. Positivism, which acts from the claim of man and society as a whole is passive against scientific and value-free processes, has reduced man to an entity that can be objectified by ignoring the will and moral dimension. Yet another concept of politics that can emerge on the basis of normative, value-added perspectives such as good life, righteousness, honesty, and just society, has a side in this direction in philosophy, history and law. This approach, centered on the happiness and peace of man and society, finds its central position together with normative content and reflection of politics. The multi-purpose context, in which everything is instrumentalized, ultimately leads to the loss of principles and long-term and fundamental destruction of values. Real-politics is overcoming ideal politics and reveals a type of people whose memory is shallow, whose approach is pragmatic. This is a problematic situation in the sense of social philosophy. Gulenist Terror Organization by a bloody power struggle in Turkey recently, appears as the most immediate and clear example of this. Apart from symbolizing a moral disappearance that drifts human and his related sociality, a raving power/power ambition that sees all the entities do not serve its own idea and “political” focus as enemy, it also presents a grave photo about the relationship between moral sociality and politics. In this context, in the distance of the youth to politics in Turkey, it is seen as the more fundamental matter of understanding of politics together with the impact of events folding recently. The state of departure from politics in a way, which means apolitization, expresses itself as an indifference, or sometimes a reactionary expression. Both of these reasons should be related to the relation between current politics and moral and normative values. The situation which can be expressed as indifference finds itself a place in a lower part of a moral sociality, while reactionary expression refers to a situation which manifests itself as a problem of lack of belonging to the political one.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Political Science |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 7, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 8 Issue: 4 |