Gündelik yaşamın yeniden üretildiği kentler, 1980 sonrasında yoğun biçimde küresel sermayenin akınına uğramıştır. Yeni ve yüksek teknolojilerin, finansal ekonominin ve yoğunlaşan mekânsal tüketimin merkezi olan küresel kentler (Sassen, 2000), büyüyen ekonomik hacimleriyle “yeni orta sınıfın” çekim merkezi olarak da konumlanmışlardır. Beyaz yakalılar, soylulaştırılmış kentsel mekânlarda, kent yoksullarından izole bir yaşam sürmeye başlamışlardır. Kentsel ayrışma (Caldeira, 1996) sadece barınmayla sınırlı kalmamıştır. Kent sakinleri, gelirlerinin imkân verdiği ölçüde kentin farklı uzamsal kısımlarında kümelenmişlerdir. Kolektif tüketimi sağlayan ortak yaşam alanları, sadece belirli gelir grubuna sahip olan kentliler için bir anlam ifade etmeye başlamıştır. Fakat Fordist döneme kıyasla daha kırılgan bir yapıya sahip küresel ekonomik sistem, ekonomik krizin kentsel düzeyde daha yoğun biçimde hissedilmesine neden olmuştur. Suç, güvencesizlik, artan yaşam maliyetleri, işsizlik gibi kentsel büyümeyle alakalı sorunlar, kentin belirli yoksul bölgelerinde yoğunlaştı. “Kentsel büyümenin kazanan varlıklı sınıflarının” bir anda kaybeden konumuna gelme ihtimali, kentsel krizi sadece “yoksulların problemi” olmaktan da çıkardı (Florida, 2012). Küresel kapitalizmin dezavantajlı toplumsal gruplar için eşitsiz ve dışlayıcı şartlar yarattığı iddiaları, “kentsel krizin” yeni küresel dönemdeki tahrip edici sonuçlarını farklı boyutlarıyla irdeleyen “eleştirel” bir literatürün1 de oluşmasına neden olmuştur (May, 2017; Weaver, 2017).
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Sociology |
Journal Section | Book Reviews |
Authors | |
Publication Date | December 15, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 10 Issue: 4 |