After the Cold War, the elimination of limitations regarding foreign policy has led to Türkiye’s mediation activities improving. However, external security issues and transitional governments during the 1990-2002 period prevented Türkiye from achieving continuity and consistency with its foreign policy. Since 2002, Türkiye has leveraged soft power and humanitarian diplomacy with support from its geopolitical and cultural depth to enhance its mediating role in foreign policy. Between 2002-2020, mediation assumed a significant position among the key principles determining the direction of Turkish foreign policy. Türkiye’s success in regional mediation led to the emergence of branding after 2020. Specifically, Türkiye’s responsibility in the Balkans and its mediator role during the Russia-Ukraine War have been considered historical turning points in attaining a character that produces security. In fact, the empirical analysis on mediation has identified Türkiye as one of the actors most associated with mediation post-2002, placing it in the same cluster as such global players as the United Nations and the United States of America. In this regard, Türkiye has differentiated itself from other actors engaged in the same activity. The study uses a mixed methods to examine this differentiation. The study uses the historical classification of 1990-2024 based on the assumption that Türkiye has become a global actor in meditation since 2002 while only being a regional player pre-2002. In line with this, the study uses bibliometric and discourse analyses benefitting from an explanatory analytical method to explore the concept of mediation.
mediation public diplomacy Turkish foreign policy Russo-Ukrainian war bibliometric analysis
Soğuk Savaş’ın ardından, dış politika ile ilgili kısıtlamaların kaldırılması Türkiye’nin arabuluculuk faaliyetlerinin gelişmesine yol açmıştır. Ancak, 1990-2002 döneminde dış güvenlik sorunları ve geçiş hükümetleri, Türkiye’nin dış politikasında süreklilik ve tutarlılık sağlamasını engellemiştir. 2002’den bu yana Türkiye, jeopolitik ve kültürel derinliğinin desteğiyle yumuşak güç ve insani diplomasiyi kullanarak dış politikadaki arabuluculuk rolünü güçlendirmiştir. 2002-2020 yılları arasında arabuluculuk, Türk dış politikasının yönünü belirleyen temel ilkeler arasında önemli bir yer edinmiştir. Türkiye’nin bölgesel arabuluculuktaki başarısı, 2020’den sonra markalaşmanın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Özellikle, Türkiye’nin Balkanlar’daki sorumluluğu ve Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında arabulucu rolü, güvenlik sağlayan bir karakter kazanmasında tarihi dönüm noktaları olarak değerlendirilmiştir. Aslında, arabuluculuk üzerine yapılan ampirik analiz, Türkiye’yi 2002 sonrası arabuluculukla en çok ilişkilendirilen aktörlerden biri olarak tanımlamış ve onu Birleşmiş Milletler ve Amerika Birleşik Devletleri gibi küresel aktörlerle aynı kümede yerleştirmiştir. Bu bağlamda Türkiye, aynı faaliyette bulunan diğer aktörlerden farklılaşmıştır. Çalışmada bu farklılaşma süreci karma araştırma yöntemiyle incelenmiştir. Çalışma, Türkiye’nin 2002’den önce sadece bölgesel bir aktör iken, 2002’den sonra arabuluculukta küresel bir aktör haline geldiği varsayımına dayanarak 1990-2024 tarihsel sınıflandırmasını kullanmaktadır. Buna paralel olarak çalışma, arabuluculuk kavramını incelemek için açıklayıcı analitik yöntemden istifade ederek bibliyometrik ve söylem analizleri kullanmıştır.
arabuluculuk kamu diplomasisi Türk dış politikası Rusya-Ukrayna savaşı bibliyometrik analiz
| Primary Language | English |
|---|---|
| Subjects | Turkish Foreign Policy |
| Journal Section | Research Article |
| Authors | |
| Publication Date | September 2, 2025 |
| Submission Date | February 14, 2025 |
| Acceptance Date | May 19, 2025 |
| Published in Issue | Year 2025 Volume: 15 Issue: 3 |