Öz
Duygular uzun bir süre boyunca yargılamada kullanılmasına karşı çıkılan araçlar olarak görülmüş, hâkimin tarafsızlığına zarar vereceği düşüncesiyle reddedilmişlerdir. Yasa yapma süreçlerini dahi etkileyen duyguların, hâkimin yargılamasında da kendilerine yer bulacağı açıktır. Bu nedenle yargılamada duyguları reddeden bir anlayışın yerine yargılamada duygulardan nasıl yararlanılabileceği üzerine düşünülmesi gerekir. Çünkü duygular, yargılamada ve hatta sosyal hayatta adaletsizliklerin sebebi olabilir. Martha C. Nussbaum, kendi duygu teorisini geliştirerek duyguların adaletsizliklere nasıl sebep olduklarını göstermiş, geliştirmiş olduğu hümanizm yaklaşımıyla adaletsizliklerin engellenmesi için çalışmıştır. Bu makalede Martha C. Nussbaum’un duygu teorisinden hareket edilerek mahkemede duyguların öneminden bahsedilecek, ardından empati ve sempati kavramları üzerinde durularak yargılamada bu kavramların edinebileceği rol üzerine tartışılacaktır. Temel iddiamız, empati ve sempatinin hâkimin kendisinin ve yargılamanın taraflarının duygularını anlamada önemli bir araç olacağıdır. Üstelik düşünülenin aksine bu kavramlar, hâkimin tarafsızlığına da gölge düşürmeyecek; tarafsızlığı sağlamada hâkimin elini kuvvetlendirecektir. Empati ve sempati kavramlarının yardımıyla hâkim, yargılamada duyguları alet çantasındaki bir aleti kullanan bir usta gibi kullanacak, duygularının etkisinde değil, duygularının yardımıyla adaleti sağlayacak kararı verecektir.