Güvenlik, uluslararası ilişkilerde uzun süre “devletin güvenliği” olarak anlaşılmış ve güvenliğin “insan güvenliği” boyutu ihmal edilmiştir. 1994 yılında BM tarafından gündeme getirilen insani güvenlik yaklaşımı, insanı önceleyen yeni bir güvenlik anlayışı getirmiş, “devlet merkezli” güvenlik anlayışı yerine, “insan merkezli” bir güvenlik anlayışı önermiştir. İnsani güvenlik, insanların her türlü tehdide karşı güvende olması, insanların korkudan özgürlük, istekten özgürlük ve onurlu yaşama özgürlüğünün sağlanması anlamına gelmektedir.
İnsanlığın son dönemde karşılaştığı en önemli güvenlik tehdidi olan COVID-19 salgını, insani güvenlik yaklaşımının önemini açık bir şekilde ortaya koyan bir gelişme olmuştur. Salgın, COVID-19 gibi önemli bir güvenlik tehdidini kapsamayan geleneksel güvenlik anlayışının yetersiz kaldığını ve insani güvenlik yaklaşımına ihtiyaç olduğunu gözler önüne sermiştir. Salgın, ayrıca, insani güvenlik yaklaşımının savunduğu görüşlerin isabetli olduğunu ortaya koymuştur. COVID-19 salgınından gereken dersler çıkarılarak insani güvenlik yaklaşımının daha iyi anlaşılması ve kabullenilmesi, insanların özgürleşmesine önemli bir katkı sağlayacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Şubat 2021 |
Kabul Tarihi | 15 Şubat 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 2 Sayı: 1 |