The financial system is characterized as the most important subsystem of the economic system. In an economy, the financial system is a whole formed as a result of certain individuals and institutions, markets, instruments and organizations coming together to perform various functions together. Because the financial system is at the center of the fund transfer process that modern economies need most. The increasing share of the financial system in economic activities is expressed as financialization. Financialization, identified with the increase in the weight of the financial system at the international level, has become widespread with the use of financial instruments, whose numbers have increased with advances in information and communication technology. The growing trend of globalization from the 1970s to the present has led to the freedom of trade in goods and services, especially since the 1990s, as well as the freedom of financial markets. Developing countries with savings deficits have adopted a strategy of growing their economies through external savings by removing capital constraints. But it is believed that the process of increased financialization over the past 40 years has caused a number of disadvantages caused by unemployment and unemployment, especially in developing countries. E7 countries, which have come to the fore with their increasing share in world trade volume, high population and recent technological breakthroughs, are thought to become leading countries in the financial system as well as in the real sector. In this study, the effects of financialization on unemployment were examined through annual data of E7 countries for the period 1991-2018. In the established econometric model, broad money supply (M3) was preferred as a control variable. Westerlund (2006) panel cointegration test which is taking into account cross-section dependence and heterogeneity and The Common Correlated Effects (CCE - common correlated effects) method developed by Pesaran (2006) one of the dynamic panel data analysis methods, was applied. The findings show that an increase in the share of the broad money supply in GDP in these countries increases the unemployment rate, but an increase in the share of domestic credit to the private sector in GDP reduces unemployment.
Finansal sistem, ekonomik sistemin en önemli alt sistemi olarak nitelendirilmektedir. Bir ekonomide finansal sistem; belirli kişi ve kurumların, piyasaların, araçların ve organizasyonların, beraberce çeşitli fonksiyonları yerine getirmek üzere bir araya gelmeleri neticesinde oluşan bir bütündür. Çünkü, çağdaş ekonomilerin en fazla ihtiyaç duyduğu fon transferi sürecinin merkezinde finansal sistem bulunmaktadır. Finansal sistemin ekonomik aktivitelerde artan payı finansallaşma olarak ifade edilmektedir. Uluslararası düzeyde finansal sistemin ağırlığının artması ile özdeşleştirilen finansallaşma, bilgi-iletişim teknolojisinde ki gelişmeler ile sayıları artan finansal enstrümanların kullanımıyla yaygın hale gelmiştir. 1970’li yıllardan günümüze kadar artan küreselleşme eğilimi, özellikle 1990’lı yıllardan itibaren mal ve hizmet ticaretinin serbestliğinin yanında ağırlıklı olarak finansal piyasaların serbestliğine yol açmıştır. Tasarruf açığının yaşandığı gelişmekte olan ülkeler sermayenin önündeki kısıtların kaldırılmasıyla dış tasarruflar aracılığıyla ekonomilerini büyütme stratejisini benimsemiştir. Ancak geçtiğimiz 40 yılda artan finansallaşma sürecinin özellikte gelişmekte olan ülkelerde işsizlik ve işsizliğin meydana getirdiği birtakım olumsuzluklara sebep olduğu düşünülmektedir. Dünya ticaret hacminde giderek artan payı, yüksek nüfusu ve son dönemde teknolojide yaptığı atılımlarla ön plâna çıkan E7 ülkeleri, reel sektörde olduğu gibi finansal sistemde de öncü ülkeler haline geleceği düşünülmektedir. Bu çalışmada E7 ülkelerinin 1991-2018 dönemi yıllık verileri aracığıyla finansallaşmanın, işsizlik üzerine etkileri incelenmiştir. Kurulan ekonometrik modelde, kontrol değişkeni olarak geniş para arzı (M3) tercih edilmiştir. Dinamik panel veri analizi yöntemlerinden, yatay kesit bağımlılığını ve heterojenliği dikkate alan Westerlund (2006) panel eş bütünleşme testi ve Pesaran (2006) tarafından geliştirilen Common Corelated Effects (CCE- Ortak İlişkili Etkiler) yöntemi uygulanmıştır. Bulgular, söz konusu ülkelerde geniş para arzının GSYİH içerisindeki payında meydana gelen bir artışın işsizlik oranını artırdığını ancak özel sektöre verilen yurtiçi kredilerin GSYİH içerisindeki payındaki artışın işsizliği azalttığını göstermektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Economics |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | September 30, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 9 Issue: 3 |