Abraham ibn Daud (öl. 1180), İspanyalı önde gelen Yahudi âlimlerden birisidir. Yaşadığı dönemde İspanya toprakları Hıristiyan krallıklarla Murabıtlar ve Muvahhidlerin savaşlarına sahne olmuştur. Bu çalkantılı dönemde Rabbani Yahudiler, aynı zamanda Karailerin inanç ve dinî uygulamalara dair eleştirilerine de maruz kalmışlardır. Abraham ibn Daud, bu süreçte Yahudiliği dışardan gelen hücumlara karşı savunmak üzerebiri inanca dair diğeri de tarihe dair iki temel eser kaleme almıştır. İnanca dair eseri, elʿAḳidetu’r-Rāfiʿa adıyla bilinmekte olup orijinali kaybolmuş ve günümüze ha-Emuna ha-Rama şeklinde Orta Çağ İbranice çevirisiyle ulaşmıştır. İbn Daud, el-ʿAḳidetu’rRāfiʿa adlı eserinde Yahudiliği Aristo felsefesi ışığında yorumlamaya çalışmaktadır. İbn Daud’un diğer temel eseri de bu makalenin konusu olan Sefer ha-Kabala’dır. Müellif, bu eserinde Karailerin Rabbanilere karşı eleştirilerini çürütmeye gayret etmektedir. Bilindiği üzere Karailer, 9. asırda teşekkül etmiş bir Yahudi hareketidir. Karailerin temel iddiası, Rabbani Yahudilerin sahiplendikleri Sözlü Tora’nın herhangi bir kutsallığının olmadığıdır. Karailere göre Sözlü Tora’nın metinleri olan Mişna ve Talmud, insan ürünü sözlerden oluşmakta olup vahiy mahsulü değildir. Onlara göre Rabbaniler, Musa’dan gelmeyen, kendi icat ettikleri bir geleneği takip etmektedirler. Bu sebeple de hiçbir kutsallığı yoktur. Mişna ve Talmud’da birbirine tamamen zıt fikirlere sahip hahamlardan nakiller bulunduğuna dikkat çeken Karai âlimler, zıt fikirlerin ikisinin de vahiy mahsulü olamayacağını dile getirmektedirler. Karailer, bunun dışında Rabbanilerin Tevrat’ı keyfi yorumladıklarını, Tanrı tarafından yasaklanmasına rağmen dinde yeni bidatler ihdas ettiklerini öne sürmektedirler. İbn Daud da Sefer ha-Kabala adlı eserinde dönemindeki en temel Karai iddialarını çürütmeye gayret etmektedir. İbn Daud’un temel tezi, Rabbani geleneğin Musa’dan itibaren kesintisiz bir şekilde günümüze geldiğidir. Bunu ispatlama adına her dönemde Rabbani Yahudiliğin kimler tarafından temsil edildiğine değinen müellif, Yahudi dini liderlerini ve onların talebelerini de zikrederek geleneğin kayıt altına alındığına dikkat çekmektedir. İbn Daud, Rabbani geleneğin güvenilir şahitlerin ağzından güvenilir şahitlere iletildiğini belirterek bu durumun kesintisiz bir gelenek oluşturduğuna dikkat çekmektedir. Ona göre bu tür bir kesintisiz gelenek Karailer için söz konusu değildir. Karailerin heretik bir akım olduğuna vurgu yapan İbn Daud, onları Sadukilerin devamı olarak görmektedir. İbn Daud, Karailerden sık sık Sadukiler olarak bahsetmektedir. Bu durum İbn Daud’a has bir bakış açısı değildir. Orta Çağ Rabbani âlimleri Karaileri Sadukilerle özdeşleştirmektedir. İbn Daud’a göre Karailerin iddia ettiğinin aksine Mişna ve Talmud’da köklü fikir ayrılıkları yoktur. O, âlimler arasındaki ayrılıkların detaylarla ilgili konularda olduğunu esasa yönelik hususlarda aralarında fikir ayrılığının olmadığını vurgulamaktadır. Anan ben David’in Rabbanilerden ayrılma sürecine de değinen müellif, Anan’ın Yahudi cemaatinin başına getirilmeyince sırf hırs ve hasetle kendisine ayrı bir yol tuttuğunu ve Rabbanilere muhalefet ettiğini öne sürmektedir. Kendi döneminde İspanya’daki Karai cemaatlerinden de bahseden İbn Daud, Ebu’l-Taras isimli Endülüslü bir Yahudi’nin aracılığıyla Karailiğin yarımadada yayıldığına dikkat çekmektedir. İbn Daud, Rabbani Yahudiler arasında Endülüs’te devlet nezdinde görev alan kişilerin Karailerin üzerine gittiğini ve onların etkisini kırdığını da örnekler vererek nakletmektedir. Müellif, Karailerin Yahudileri rahatlatacak ve içlerine ferah verecek bir eser kaleme almadıklarını belirtmektedir. İbn Daud ayrıca Karaileri çok küçük ve etkisiz bir cemaat olarak görmekte ve Rabbanilerin Irak, Bizans, Kuzey Afrika, Filistin, İspanya, İtalya, Fransa gibi çok farklı coğrafyalara dağıldığını dile getirmektedir. Ona göre bu tür bir durum Rabbanilerin bütün Yahudiler tarafından kabul gören bir gelenek olduğuna ayrı bir delil teşkil etmektedir. İbn Daud’a göre Karailer, Yahudilerin hayrına da hiçbir şey yapmamışlardır. İbn Daud, bu noktalarda tarihi gerçeklerle ters düşen açıklamalarda bulunmaktadır. Öncelikle onun Rabbani Yahudilerin çok geniş bir coğrafyada yayıldıklarını söyleyip Karailerin durumunun böyle olmadığını iddia etmesi doğru değildir. İbn Daud’un saydığı coğrafyaların hemen hepsinde Karai cemaatler de bulunmaktadır. Diğer taraftan Karailerin dini literatürdeki üretkenlikleri bilinmektedir. Hatta Tevrat tefsirleri noktasındaki girişimlerinin Rabbanileri de etkilediği ve bu yönde çalışmalar yapmaya zorladığı güçlü iddialar arasındadır. Bu makalede Sefer ha-Kabala hakkında genel bilgilendirme yapmanın ötesinde ayrıca kitapta yer alan bilgiler değerlendirmeye tabi tutulacaktır.
Abraham ibn Daud (d. 1180) was one of the leading Jewish scholars from Spain. During his lifetime, the Spanish lands witnessed wars between Christian kingdoms, Almoravids and Almohads. During this turbulent period, Rabbinic Jews were also exposed to Karaites’ criticism of belief and religious practices. In this process, Abraham ibn Daud wrote two basic works, one on faith and the other on history, to defend Judaism against attacks from outside. His work on faith is known as al-ʿAqıdah ̄ al-Rāfiʿah, the original has been lost and has survived in medieval Hebrew translation as ha-Emunah ha-Ramah. In his work al-ʿAqıdah al-Rāfi ̄ ʿah, Ibn Daud tries to interpret Judaism in the light of Aristotelian philosophy. Another major work of Ibn Daud is Sefer ha-Qabbalah, which is the subject of this article. In this work, the author attempts to refute the criticism of the Karaites against the Rabbanites. The Karaites are a Jewish movement that was formed in the 9th century. The main claim of the Karaites is that the Oral Torah held by the Rabbinic Jews has no divine authority. According to the Karaites, the Mishnah and Talmud, which are two major texts of the Oral Torah, consist of human-made words and consequently not the product of revelation. According to them, the tradition of the Rabbis does not go back to Moses, but it is an invented tradition by the rabbis. Therefore, it has no holiness. Karai scholars point out that there are contradicting quotations in the Mishnah and Talmud, and they argue that both of the opposite ideas cannot be the product of divine revelation at the same time. Apart from this, the Karaites claim that the Rabbanites interpreted the Torah according to their own minds and that they created new innovations in religion despite the prohibition by God. Ibn Daud also tries to refute the most basic Karai claims of his time in his Sefer ha-Qabbalah. The basic thesis of Ibn Daud is that the Rabbinic tradition has come to the present day without interruption since Moses. In order to prove this, the author points out that the tradition is recorded by mentioning the Jewish religious leaders and their students. Ibn Daud states that the Rabbanite tradition is transmitted from the mouth of reliable witnesses to reliable witnesses and draws attention to the fact that this situation creates an unbroken tradition. According to him, such an uninterrupted tradition is out of the question for the Karaites. Emphasizing that the Karaites are a heretical movement, Ibn Daud sees the Karaites as the continuation of the Sadducees. Ibn Daud often refers to the Karaites as Sadducees. This situation is not unique to Ibn Daud. Medieval Rabbinic scholars identify the Karaites with the Sadducees and refer to them as the Sadducees. According to Ibn Daud, contrary to what the Karaites claim, there is no fundamental difference of opinions in the sayings of Rabbis in the Mishnah and Talmud. He emphasizes that the differences between the Rabbis are about the details, and that there is no difference of opinion among them on the fundamental issues. Referring to the process of Anan ben David’s separation from the Rabbis, the author argues that when Anan was not brought to the head of the Jewish community, he took a different path against himself and opposed the Rabbis out of sheer greed and envy. Talking about the Karaite communities in Spain during his time, Ibn Daud draws attention to the spread of Karaism in the peninsula through an Andalusian Rabbanite Jew named Abul-Taras. Ibn Daud also reports by giving examples that among the Rabbanite Jews, those who took office in the state in Andalusia went against the Karaites and broke their influence. The author states that they did not write a work that would comfort the Jews and give them relief. Ibn Daud also sees the Karaites as a very small and ineffective community and states that the Rabbanites dispersed in very different geographies such as Iraq, Byzantium, North Africa, Palestine, Spain, Italy and France. According to him, such a situation constitutes separate evidence that the Rabbinate tradition is accepted by all Jews. According to Ibn Daud, the Karaites did nothing for the good of the Jews. Ibn Daud makes statements that contradict the historical facts at these points. First of all, he says that the Rabbinic Jews are spread over a very wide geography and that this is not the case of the Karaites. There are Karai communities in almost all of the lands mentioned by Ibn Daud. On the other hand, the productivity of the Karaites in religious literature is well-known. In fact, it is among the strong claims that his attempts at interpretations of the Torah also affected the Rabbani and forced them to work in this direction. In this article, besides giving general information about Sefer ha-Qabbalah, the information in the book will also be evaluated.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | RESEARCH ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2022 |
Published in Issue | Year 2022 Volume: 9 Issue: 1 |