Ingenuity is to recognize Allah without any doubt. Anyone who reaches this ingenuity and observance is called "Arif". “Arif” is the perfect human who has been painted with the color of Allah, moraled with his moral and has reached the beneficence rank and has inherited t oto moral of Moral Prophet. Cüneyd-i Baghdadi says that a person could not be “Arif”, İf he was not like a place on where goods and bads go (tolerated for everybody), like a cloud which shadows everybody (his goodness for public) , like a rain which pours its water to people whom he likes or not (helpful for everybody). “Arif”s are in the opinion that a person can not be sufi as long as they see all the people from their family. In this article we will try to identify with the examples of how “Arif” sufis look at the whole people with compassion with ingenuity and inheritance that they saw each of them a divine art and trust, they know believer-disbeliever each person carrying a life without discrimination of blessing, what they have done to earn a heart, to rejoice and to enjoy it and the most importantly to share the divine love and spiritual values they possess and how they live a lifetime to deliver them to eternal happiness. Thus, we will see how to find solutions to the spiritual problems of the present man in the form of the witnesses of the living witness, pious man, of the Qur’an and Sunna. In the meantime, we will give special mention to the words, recommendations and examples concerning the subject of Abu'l-Hasan-i Harakanî.
Marifet, Allah Teâlâ’yı
yakinen tanımaktır. Bu marifete ve müşahedeye ulaşan kimseye tasavvufta “arif”
denir. Arif, Cenab-ı Hakk’ın boyasıyla boyanmış, ahlâkı ile ahlâklanmış, ihsan
mertebesine ulaşmış, Rahmet Peygamberinin (s.a.v) rahmet ahlâkına varis olmuş
kâmil insandır. Cüneyd-i Bağdâdî, “Bir kimse, iyilerin ve kötülerin üzerine
basıp gittiği yer gibi (herkese tahammüllü), herkesi gölgelendiren bulut gibi
(iyiliği umumi), sevdiğine ve sevmediğine suyunu akıtan yağmur gibi (herkese
faydalı) olmadıkça arif olamaz” der. Arifler, bütün halkı, kendi ailesi gibi
görmeyen kimsenin sufi olamayacağı görüşündedir. Bu tebliğimizde arif
sufilerin, marifet ve veraset nuru ile bütün halka nasıl şefkatle baktıklarını,
onların herbirini ilahî bir sanat ve emanet gördüklerini, mümin-kafir ayırımı
yapmadan can taşıyan herkese hizmeti nimet bildiklerini, bir gönül kazanmak,
onu ihya etmek ve sevindirmek için nelere katlandıklarını ve en önemlisi sahip
oldukları ilahî aşkı ve manevî değerleri insanlarla paylaşmak ve onları ebedî
saadete ulaştırmak için nasıl bir ömür uğraştıklarını örnekleriyle tespit
etmeye çalışacağız. Böylece, Kur’an ve sünnetin canlı şahitleri olan velilerin
şahsında günümüz insanının manevî sorunlarına nasıl çözümler bulunabileceğini
göreceğiz. Bu arada konuyla ilgili Ebü’l-Hasan- ı Harakânî’nin söz, tavsiye ve
örnek hallerine özel yer vereceğiz.
Bölüm | MAKALELER |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 6 Kasım 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 4 Sayı: Ek 1 |