Kurtuluş savaşı sonrasında kurulan cumhuriyetin en önemli önceliği yeni bir toplum modeli ortaya koymak olmuştur. 1920’li yıllardan itibaren genç devletin ortaya koyduğu tüm çabalar, bu yeni toplum modelini hayata geçirmek için yapısal reformlar üretmeye yönelik olmuştur. Bu sırada dünyada İkinci Dünya Savaşı yaşanmış ve Avrupa kıtası bir kez daha yıkıma uğramıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik ve ideolojik olarak dünyayı ikiye bölen soğuk savaş dönemi ve onun doğal bir sonucu olan kutuplaşma ortaya çıkmıştır. Kuruluş aşamasından itibaren dış politikada statüko ve batı eğilimini prensip edinen Türkiye Cumhuriyeti, Batı Bloğuna ve onun ideolojisi olan liberal ekonomiye uyum sağlamaya çalışmıştır. Bu uyum çabalarının en belirgin sonucu olarak devlet eliyle ortaya çıkan burjuva sınıfıdır. Avrupa kıtasının yeniden inşa edilmesi sürecinde, Amerikan yardımlarının bir ön koşulu olarak devlet eliyle kurgulanan burjuva sınıfı, ortaya çıkış koşullarına uygun olarak kapitalist bir tavırla, Türk dış politikasında söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Bu makalede tarihsel süreçlerde yaşanan ekonomik dönüşümler göz önünde bulundurularak, Türkiye’nin bitmeyen Avrupa Birliği sürecine kapitalist bir bakış açısı sunulmaya çalışılmış ve üyeliğin gereklilikleri ekonomik seçkin sınıfın değerleri üzerinden incelenmiştir.
The most important priority of the Turkish Republic, which was established after the War of Independence, was to put forward a new model of society. Since the 1920s, all the efforts of the young state have been aimed at producing structural reforms to implement this new society model. Meanwhile, the World War II took place in the world and the European continent was once again destroyed. After the Second World War, the cold war period that divided the world into two economically and ideologically. After then, polarization as a natural result of it emerged. Western foreign policy since its inception in the status quo and trends ensure the principle of the Republic of Turkey, the West Block and has tried to adapt to a liberal economy with its ideology. It is the bourgeois class that emerged by the state as the most obvious result of these harmonization efforts. In the process of rebuilding the European continent, the bourgeois class, built by the state as a precondition for American aid, tries to have a say in Turkish foreign policy with a capitalist attitude in accordance with the conditions of its emergence. In this article, considering the economic transformations in the historical process, Turkey has attempted to present the ending of the capitalist perspective of the European Union accession process and requirements have been studied over the value of the economic elite.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | SOCIAL, HUMAN AND ADMINISTRATIVE SCIENCES |
Authors | |
Publication Date | March 30, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |
DERGİPARK Bünyesinde Faaliyet Gösteren MECMUA Sosyal Bilimler Alanında Yayımlanan
Uluslararası Hakemli Bir Dergidir