Osmanlı Devleti'nde klasik mali sistemde vergiler iki türlü toplanmaktaydı. Birincisi; dirlik olarak görevlilere verilerek dirlik sahibinin topladığı vergiler. İkinci yöntem olarak; doğrudan hazineye aktarılan vergiler yani, devletin vergi kaynağını işletmesi ve bu kaynağın gelirlerini nakdî olarak hazineye aktarmasıydı. Devlet bunu “İltizâm usûlü” ile sağlıyordu. Bu bağlamda, mukâta’aya dönüştürdüğü vergi kaynağından vergi toplama hakkını, mültezimlere havale ediyordu. Osmanlı klasik döneminde bütün işlerin re’âyâdan alınan vergilere bağımlı olması, devleti hem re’âyâ hem de vergi toplayıcısı mültezim ile uzlaşan bir yapı haline getirmişti. XVIII. yüzyıla gelindiğinde iltizâm sisteminin boyutlarının gittikçe genişlemesi ve klasik dönemde yaratmış olduğu örgütsel uzlaşma düzeninin bozulmaya başlaması, devleti iltizâm sistemini ve dolayısıyla uzlaşma yöntemlerini yeniden örgütlenmeye yöneltti. Çalışmamızda, XVIII. yüzyılda Adana sancağı örneği üzerinden, uygulama alanı genişleyen iltizâm sistemi kapsamında devlet ve mültezimler arasındaki uzlaşı kavramının nasıl işlediğini arşiv kaynakları üzerinden değerlendirmeye çalışacağız.
Journal Section | Araştırma Makaleleri |
---|---|
Authors | |
Publication Date | September 24, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 13 Issue: 35 |
.