Süleyman Şah’ın 1086 yılında Ayn-u Seylem savaşında ölmesi üzerine Melikşah’ın Antakya’da bulunan I. Kılıç Arslan ve Kulan Arslan’ı yakalatıp İran’a götürmesi, Anadolu Selçuklu tahtının bir müddet boş kalmasına ve siyasi birlikteliğin bozulmasına neden olmuştur. Bunun üzerine devletin tekelini kendi etrafında toplayan ve kendisini İznik’te sultan olarak ilan eden Ebu’l-Kasım’ın Bizans’a ve Melikşah’a karşı gösterdiği mücadele devletin bağımsızlığının 1092 yılına kadar korunmasını sağlamıştır. Melikşah’ın 1092 yılında ölmesi sonrası İsfahan’dan İznik’e gelerek Anadolu Selçuklu tahtına oturan Kılıç Arslan, Anadolu’da bulunan feodal beyleri itaat altına aldıktan sonra devletin mevcut sınırlarının genişletilmesi için Haçlılar ile mücadele içerisine girmiştir. Ancak yapılan bu savaşlarda alınan ağır mağlubiyetler, Türklerin Orta Anadolu’ya çekilmesine ve mevcut toprakların kaybedilmesine sebebiyet vermiştir. Kısa süre içerisinde Kılıç Arslan’ın devletin merkezini Konya’ya taşıyıp Anadolu’daki beyleri yeniden bir araya getirdikten sonra Haçlı Kontlukları ile yapılan savaşlarda almış olduğu galibiyetler Anadolu Selçukluların Büyük Selçukluların hâkimiyet sahasına komşu olmasına ve hükümdar ailesi arasında yaşanan mücadelelerin yeniden başlamasına neden olmuştur. Nitekim 1107 yılında Habur Nehri civarında Emir Çavlı ile yapılan savaşta Kılıç Arslan, hezimete uğradığı gibi Habur Nehrini geçip kurtulmak isterken boğularak hayatını kaybetmiştir. Savaş sonrası Kılıç Arslan’ın çocuklarının Sultan Muhammed Tapar tarafından tutsak edilerek İsfahan’a götürülmesi Anadolu Selçuklu Devletinde yeniden fetret devrinin yaşanmasına neden olmuştur.
However, after the death of Suleiman Shah in 1086, Sultan Melikshah I’s capturing of Kılıç Arslan and Kulan Arslan who were in Antioch that time and taking them to Iran led to the Anadolu Selcuklu throne being empty for a while and the shaking of political unity. Abu'l-Kasim who gathered the monopoly of the state around him and declared himself sultan in Iznik, struggled against Byzantium and Melikshah and this struggle ensured the state’s independence until 1092. After Melikshah's death in 1092, Kılıç Arslan, who came from Isfahan to Iznik and ascended the Anadolu Selcuklu throne, went into wars with the crusaders after subjecting the suzerains in Anatolia, because he wanted to expand the existing borders of the state. However, because of the heavy defeats, the Turks had to went back to Central Anatol and lost some existing regions. However, after making Konya the center of the state in a short time, his reuniting the gentlemen in Anatolia and winning the battles with the Crusader counties led to the Anatolian Seljuks being close to the area of dominance of Great Seljuks and the resumption of struggles between the monarch family. As a matter of fact, in the battle with Emir Çavlı around the Khabur River in 1107, Kılıç Arslan died by drowning while trying to cross the Khabur River to rescue himself as he was defeated. After the war, Kılıçarslan’s children’s being taken to Isfahan by Sultan Muhammad Tapar and led to the era of fetret for the Anatolian Seljuks again.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 26, 2020 |
Submission Date | October 6, 2020 |
Published in Issue | Year 2020 Volume: 3 Issue: 2 |
Articles published in Ortaçağ Araştırmaları Dergisi are licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY-NC 4.0). Ortaçağ Araştırmaları Dergisi provides immediate open-access to its content, reflecting its conviction in advancing global knowledge exchange. The opinions presented in the articles are the sole responsibility of their respective authors and do not present the view or opinions of Ortaçağ Araştırmaları Dergisi. Terms of Use & Privacy Policy