Abstract
Tartışmalar bizi yeni ufuklara götürür. Farklı fikirlerin çarpışmasından, yeni ve güzel eserler doğar. Ancak tartışma zeminini ve üslûbunu iyi ayarlayabilirsek, gerçekten ayrılmadan güzel sonuçlara da ulaşabiliriz. Batıda olduğu gibi bizim edebiyatımızda da edebî konularla ilgili çeşitli tartışmalar meydana gelmiştir. Bunlar içinde hayaliyûn - hakikıyûn tartışması olarak bilinen, romantizm ve realizm tartışmaları, hemen hemen batıdaki tartışmalarla eş zamanlı olarak gerçekleşir. Bu tartışma, edebiyatımızda batılı akımların nasıl değerlendirildiğini göstermesi açısından önemli olduğu gibi hakikat arayışlarını ortaya koyması açısından da önemlidir. Tanzimat dönemi sanatkârlarının büyük bir bölümü, romantik akımın terbiyesinden geçerler. Bununla birlikte bu dönemin sanatkârları, realist akımı da bilmektedirler. Tanzimat’ın ikinci neslinde ve özellikle Ara Nesilde ağırlıklı olarak realist, hatta natüralist eğilimler görülür. Ara Neslin sanatkârlarından Beşir Fuat,1885 yılında yayımladığı Victor Hugo adlı tenkidi monografisiyle tartışmayı başlatır. Bu uzun soluklu tartışmanın, bir süre sonra Hugo – Zola tartışması haline dönüştüğü görülür. Böylece Victor Hugo kitabı etrafında, Türk edebiyatı tarihine hayaliyûn - hakikıyûn tartışması olarak geçen ve Beşir Fuat’ın ölümünden sonra da devam eden bir tartışma başlamış olur.