Vatandaşlık bireyler bakımından, “hak”, “genellik” ve “eşitlik” mülahazalarıyla gündeme gelirken, devletler bakımından, “hükmedilecek topluluğu” belirleme yetkisi nedeniyle egemenliğin önemli bir veçhesi olarak ortaya çıkmıştır. Göç hareketlerindeki artışlara koşut olarak, devletler, vatandaşlığın sonradan kazanılmasına ilişkin imkanları genişletmektedirler. Buna rağmen vatandaşlıklarını doğum anında kazanan kişiler, halen dünya nüfusunun ağırlıklı bir kısmını oluşturmaktadır. Bu nedenle doğum yoluyla vatandaşlığın kazanılması konusunda benimsenen ilke ve usuller hem bireyler hem de devletler bakımından büyük önem taşımaktadır. Doğumla vatandaşlığın kazandırılması hususunda başvurulan iki temel esas ius sanguinis (soybağı esası, kan esası) veya ius soli (doğum yeri esası, toprak esası)’dir. Çalışmanın konusunu oluşturan ius soli esası kapsamında çocukla devletin bağının kurulmasında “doğum yeri” belirleyici unsur olmaktadır. Ius soli’nin geleneksel kullanımında bir devletin ülkesinde doğmuş olmak o devlet vatandaşlığının kazanılması için yeterli olmaktadır. Bununla birlikte, II. Dünya Savaşı sonrası dönemde ius soli, giderek yaygınlaşan bir şekilde, vatansızlığı önleme ve ikinci ve üçüncü kuşak göçmenlere vatandaşlık kazandırma işlevini de üstlenecek şekilde kullanılmaya başlamıştır. Ius soli’nin vatansızlığı önleyici işlevinde, ülkede doğmuş ve ana-babasına bağlı olarak herhangi bir devletin vatandaşlığını kazanamayan çocuklara ve/veya ülkede bulunmuş çocuklara o ülke devletinin vatandaşlığının doğumla izafesi sağlanmaktadır. Ius soli’nin görece yeni bir kullanımı olan ikinci/üçüncü kuşak göçmenlere doğum anından itibaren vatandaşlık izafesini sağlayıcı işlevinde ise çocuğun ülkede doğmuş olmasının yanı sıra ana/babasına ilişkin bazı koşullar da aranmaktadır. Çalışma temel olarak ius soli’nin anılan bu üç işlevinin incelenmesi amacına hizmet etmektedir. Bu bağlamda uygulamada ortaya çıkan ve çıkması muhtemel sorunlar, uluslararası ve ulusal hukuklardaki düzenlemeler ve dünya çapındaki genel eğilimlerle birlikte inceleme konusu yapılmaktadır.
Vatandaşlık ius soli ius sanguinis Çocuk Vatansızlık Doğum Ülke Gemide doğum Bulunmuş çocuk Yaş sınırı
People who gained citizenship at birth continue to make up a predominant part of the global population. Therefore, the principles and procedures for the acquisition of nationality by birth are critical for both individuals and states. The two fundamental principles for acquiring nationality by birth are ius sanguinis (descent, lineage, and blood basis) or ius soli (birthplace and soil basis). In the traditional sense of ius soli, being born on the territory of a state is sufficient to acquire the nationality of that state. However, in the post-World War II period, ius soli became increasingly engaged in preventing statelessness and attributing nationality to second- and third-generation immigrants. Regarding the “statelessness preventive function” of ius soli, children who cannot acquire the nationality of any state due to their parents and/or who have been “found” in the country are given the nationality of their birth place. In the use of ius soli for the attribution of nationality to second- or third-generation immigrants by birth, some conditions regarding the mother/father are sought in addition to the fact that the child was born in that state’s territory. The study’s primary goal is to investigate these three applications of ius soli. In this context, problems that have arisen or may arise in practice are examined alongside regulations in international and national laws and general global trends.
Nationality ius soli ius sanguinis Child Statelessness Birth territory Birth on a ship Foundling Age limitation
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Law in Context |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2023 |
Submission Date | March 30, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 43 Issue: 2 |